Obama, İsrail’i değil Netanyahu’yu eleştirdi

Olaylar
Engin Dinç’in haberi ABD’de yaklaşan seçimler öncesi Başkan Barack Obama, İran’ın nükleeer programına ABD’nin ‘kırmızı çizgi’ çekmesini isteyen İsrail lideri Benjam...
EMOJİLE

Engin Dinç’in haberi

ABD’de yaklaşan seçimler öncesi Başkan Barack Obama, İran’ın nükleeer programına ABD’nin ‘kırmızı çizgi’ çekmesini isteyen İsrail lideri Benjamin Netanyahu‘nun çıkışlarını ‘gürültü’ diye niteledi. Bu durum Obama’nın seçimler öncesi İsrail’i ve ABD’deki İsrail lobisini karşısına almak değerlendirildi. Biz de bu durumun ne derece gerçekleri yansıttığını USAK ABD Uzmanı Mehmet Yeğin’le konuştuk.

OBAMA’NIN SÖYLEMİNİN AMERİKAN HALKINDA CİDDİ BİR KARŞILIĞI VAR

Obama’nın İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Mitt Romney’i hedef alan çok sert açıklamaları oldu. Bu seçimlere az bir zamana kala Obama’nın İsrail’i ve dolayısıyla ABD’deki İsrail lobisini karşısına aldığı anlamına mı geliyor?
Doğrudan iki ülke olarak alınması çok doğru bir yaklaşım değil. Yani Obama’nın doğrudan İsrail’i karşısına aldığı gibi bir görüntü olabiliyor ama burada daha çok Netanyahu ve Romney’i karşısına alarak bir açıklama yapıyor. İsrail devletinin tamamına yönelik bir söylemden bahsetmek çok zor. Halihazırda zaten Obama’nın ABD’de bulunan İsrail lobisiyle çok uzak olduğunu söylemek de mümkün değil. Obama ABD’de bulunan İsrail lobisiyle arası çok kötü olan, tamamen bunu karşısına alan bir yaklaşım içerisinde olan bir Başkan değil. En son hatırlarsanız Filistin’in BM’de devlet olmasıyla ilgili de Obama lobiyi karşısına alabilecek bir adım atmadı. Bunu destekleyen bir yaklaşım içerisinde bulunmadı. Dolayısıyla Obama’nın İsrail’e ve ABD’de bulunan lobiye karşı çok net bir tavır içerisinde olduğunu söylemek çok güç. Fakat Obama’nın Netanyahu’yu, Romney’i karşısına alması, bunlar çok garip durumlar değil.  Obama’yla Netanyahu’nun çok yakın ilişkilere sahip olmadığı, birbirlerini çok sıcak karşılamadıkları bilinen bir gerçek. Bununla ilgili herhangi bir sorun bulunmuyor. Bunun dışında Obama’nın Romney’e karşı tavrı; İsrail’in argümanlarını savunmasının ötesinde bu argümanların ulaşacağı noktayla ilgili bir çıkışıyla ilgili. Burada İsrail’in savunulması gerekiyor, gerekmiyor; böyle bir tartışmadan ziyade Obama’nın burada vurgu yaptığı şey şu: eğer biz, bu yaklaşımı izlersek Romney’nin dile getirdiği yaklaşım bizi savaşa götürecek bir yaklaşım. O zaman “Romney bir savaşı mı istiyor, bir savaşın içerisine mi ülkeyi sürükleyecek” şeklinde yaklaşım, bir sert ifade kullandı ki, bunun da Amerikan halkında ciddi bir karşılığı var. Amerikan halkı hem Afganistan’da hem de Irak’ta askerlerini kaybetmekten çok büyük rahatsızlık duyuyor. Ve özellikle Bin Ladin’in yakalanması sonrasında herhangi bir savaşın içerisine girmek istemiyor. Askerlerinin bir an önce bu ülkelerden geri çekilmesini istiyor ki, bu askerler sağ salim bir şekilde, hayatlarını kaybetmeden ülkelerine geri dönebilsin.

Bu işin bir yanı… Bir diğer yanı da şu; Amerikan halkı ülkenin içinde çok ciddi ekonomik sorunlar yaşanırken, ülke içerisinde ciddi iç politik problemlerle karşı karşıyayken dış politika meseleleriyle çok fazla vakit kaybetmek, bununla çok fazla enerji kaybetmek istemiyor. Bu yönüyle de savaş, başka bir ülkede demokrasi kurmaya çalışmaya, başka bir ülkede yeni bir rejim kurmaya çalışma Amerikan halkının çok istediği, çok talep ettiği şeyler değil. Dolayısıyla Obama halkın özellikle bu taleplerini, bu yaklaşımını da arkasına alan bir söylemle Romney’i eleştirmiş olduğunu söylemek mümkün.

ABD PASİFİK’E KAYMA EĞİLİMİNDE

Amerika bu anlamda içine mi kapanıyor. Mesela Suriye sorunu var. İran’ın nükleer enerji konusunda hedefleri var. ABD yönetiminin İran’a yönelik olarak bekle-gör politikası izlediği söyleniyor. Bu anlamda ABD Ortadoğu’dan sanki biraz çekiliyor gibi bir izlenim var mı?
Aslında ABD’nin son dönemdeki yaklaşımı Çin’in yükselişiyle birlikte daha çok Pasifik’e kayma eğilimi içerisinde. Hillary Clinton’ın Foreign Policy’de yazdığı makaleye baktığınız zaman, Pasifik yüzyılı söylemi söz konusu. Yani ABD’nin Ortadoğu’da değil, Transatlantik’te değil, Pasifik’te daha çok yer almasına dair bir yaklaşım var. Ekonomik kriz özellikle Amerikan savunmasını ciddi şekilde etkiledi. Fakat Obama’nın mesela bir çıkışı var: Biz her ne olursa olsun, ekonomimizdeki sorunlara rağmen Pasifik’teki askeri varlığımız değişmeyecek dedi. Burada bir garanti verdi. Hatta Avustralya’da yeni bir üs açmaya karar verdi ve bununla ilgili bir yaklaşımı var. Dolayısıyla Ortadoğu’dan Transatlantik ilişkilerden ziyade Pasifik’e odaklanma, buraya hem diplomatik kaynaklarını, hem ekonomik kaynaklarını, hem de askeri kaynaklarını buraya sarfetme eğilimi ABD yönetiminde var.

Fakat bu ne kadar kolay gerçekleşecek, çünkü bir yandan Ortadoğu’da ciddi krizler yaşanırken, bir yandan Suriye gibi bir kriz yaşanırken bunu ne kadar başarabilecek, bu gerçekten zor bir durum. Amerikan yönetiminin beklentisi şuydu; özellikle kendisinin bu bölgeden çekilmesiyle birlikte müttefiklerinin kendi yerini doldurması bir yönüyle. Yani Libya’da bir kriz olacaksa burada Fransa’nın öne çıkması, Suriye’de bir kriz olduğu zaman Türkiye’nin öne çıkması gibi bir yaklaşıma sahipti. Fakat Türkiye’nin bakış açısı, yaklaşımı bu çerçevede değil. Dolayısıyla bu denklem o kadar kolay bir denklem değil. Yani istediğiniz zaman, istediğiniz yerden tamamen geri çekilip diğer tarafa geçemeyebiliyorsunuz. Sizi burada kalmak zorunda bırakacak gelişmeler de yaşanıyor. Dolayısıyla nasıl olacağını önümüzdeki daha net bir şekilde göreceğiz. Fakat ABD yönetimi daha çok Pasifik’e odaklanmak istiyor, daha az enerjisini eski ilişkide bulunduğu bölgelere sarfetmek istiyor. Bunu nasıl yapacak, nasıl gerçekleştirecek bunu da önümüzdeki dönemde göreceğiz.

OBAMA SEÇİMLER ÖNCESİ BİR ADIM ÖNDE

ABD’deki seçimler öncesi Obama’nın farkı biraz açtığını biliyoruz. Yüzde 5’lik bir fark var. Seçimler öncesi iç politik ve dış politik bağlamda kimin söylemleri daha çok rağbet görüyor? ABD halkı sizce kime meylediyor?
Dış politika anlamında Obama’nın çok açık bir ara önde olduğunu söylemek mümkün. Hatta şunu bile söyleyebiliriz biz; Obama’nın hangi konularda başarılı olduğuna dair Amerikan halkına sorduğunuz zaman halkın büyük bir kısmı iç politika konularından çok dış politika konularıdır. Yani Gallup’un yaptığı bir araştırma vardı. Burada mesela Obama’nın en başarılı olduğu konu terörizmle mücadele olarak görünüyor. Halkın yüzde 63’ü bu konuda Obama’yı destekliyor. Diğer taraftan ikinci sıradaki durum geliyor yüzde 52’yle. Daha sonra dış politika geliyor sonrasında da sağlık politikaları, ekonomi geliyor. Obama’nın en güçlü olduğu alanlardan bir tanesi dış politika. İç politikaya bakıldığı zaman Obama’nın özellikle ekonomide çok büyük bir başarı ortaya koyduğunu göremiyoruz. Fakat bu Obama’nın bireysel olarak değerlendirilmesi. Romney’le karşılaştırıldığı zaman, Romney’in çok büyük avantajlara sahip, farklı şeyler öneren, Obama’nın ötesinde bir çizgi çizen bir kişi olduğunu görmüyoruz. İran konusunda Romney belirli eleştirilerde bulunuyor, Suriye konusunda eleştirilerde bulunuyor, Rusya ve Çin konusunda eleştirilerde bulunuyor. Fakat kendi önerdiği yaklaşım da çok farklı değil. Rusya’da daha baskılı, daha sert, şahin bir politika öneriyor ama Amerikan halkının özellikle dış politikada yeni savaşlara girme, yeni yükler alma anlamına geldiği için çok da Romney’nin çizgisini desteklediğini söyleyemeyiz.

Özellikle ekonomi konusunda Romney’in işadamı kökenli bir başkan adayı olması Amerikan halkında ekonomik sorunları çözebileceği izlenimi oluşturuyor. Bu da tabi Romney’in özellikle üzerinde durduğu konulardan biri. Şimdiden bakıldığı zaman çok net bir tablo görmek mümkün değil. Zaten “Amerikan iç politikasında bir gün çok uzun, bir hafta sonsuz gibidir” derler. Yani seçime kadar neler olabileceği, ne kadar hızlı tablonun değişebileceğini baştan kabullenmek lazım. Romney’nin yüzde 47’yle ilgili bir konuşma yapacağı ve bunun basına sızacağı bilinemezdi. Şimdi benzeri bir durumun seçime bir iki hafta kala yaşanmayacağını kimse garanti edemez. Dolayısıyla seçim öncesi durum oldukça yakın bir şekilde ilerliyor. Yüzde 5 çok büyük bir ara değil. Bir de bu yüzde 5 ülke çapında. Daha çok eyalet bazlı bakılması gerekiyor, kimin kazanmaya daha yakın olduğu konusunda. Bu da Obama’nın seçmen delegelerinin, kendisini seçecek olan seçmen kolejinin diyeyim, aslında tam Türkçesi yok bunun ama seçici kurul üyelerinin daha fazlasını şimdiye kadar garantilediğini görüyoruz. Ama tabi bir iki eyaletle bu değişebileceği için çok net bir şey söylemek mümkün değil. Şöyle söyleyelim belki akıllarda kalacak şekilde; birbirlerine çok yakın şekilde koşan iki aday var. Belki Obama bir adım daha önde denilebilir. Son kulvarda hangisi daha öne geçer, hangisi geride kalır bunu görmek mümkün değil. Fakat Obama, Romney’e göre daha çok tanınan birisi, daha popüler bir kişiliğe sahip. Romney’nin özellikle son dönemde kampanyasının halkın taleplerini karşılayamadığına dair ciddi analizler geliyor. Dolayısıyla Obama şu anda daha öndeymiş gibi görünüyor.  Son anda, ekonomik krizde bir derinleşme olursa neler olur, Romney doğrudan öne geçer mi geçmez mi bunu şimdiden tahmin etmek mümkün değil.

on5yirmi5.com