İslami Cephe Moro’da barışa nasıl ulaştı?

Olaylar
Filipinler’in güneyinde bulunan Moro, ünlü denizci Macellan’ın adayı keşfettiği günden beri Müslümanların varlık mücadelesi verdiği bir yer. Hürhaber’den Pına Hilal Balta’nın haberine göre...
EMOJİLE

Filipinler’in güneyinde bulunan Moro, ünlü denizci Macellan’ın adayı keşfettiği günden beri Müslümanların varlık mücadelesi verdiği bir yer. Hürhaber’den Pına Hilal Balta’nın haberine göre, uzun yıllar boyunca, bölgeyi işgal eden beyaz adamlar tarafından katliam, sürgünler ve misyonerlik faaliyetleri ile karşı karşıya bırakılan Moro Müslümanları son zamanlarda “barışa” çok yaklaştı. Hem Türk dış politikasının kazandığı dinamizm ve etkinlik, hem de insani diplomasinin oynadığı öncü rolü göstermesiyle büyük önem arz eden “Moro Barış Sürecini” sizler için derledik.

“YA SÜRGÜN YA ÖLÜM!”

Filipinler, 13. yüzyılda Endonezya ve Malezya bölgesine ulaşan Arap tüccarlarla yerli kavimlerin iletişime girmeye başlaması sonucu İslamla tanıştı. Bu adalarda hızla yayılan İslam, 16. yüzyıla dek hüküm süren krallıkların dini haline geldi. Macellan’ın keşfi ile bölgeyi işgal eden İspanyollar Müslümanlara, Hristiyan olmak, sürgüne gitmek veya öldürülmekten başka seçenek tanımadılar. Yüzyıllarca süren Hristiyanlaştırma politikalarından sonra ülke, 20 milyon dolar karşılığında Amerika’ya satıldı.Amerika Filipinlere bağımsızlık verirken, uzun yıllar İslamla yönetilen Mindanao Adası’nı da Filipinlere bağladığını duyurdu. Bu sebeple 1898 Haziran’ı Filipinler Müslümanları için katliam, sürgün ve sefaletin hız kazandığı bir dönüm noktası oldu.

DİRENİŞ NASIL BAŞLADI?

Filipinler ve Malezya arasında tartışma konusu olan Sabah bölgesi, yönetimi elinde tutan İngilizler tarafından 1963 yılında Malezya’ya verildiğinde, kararı tanımayan Filipinler yönetimi operasyon için özel bir askeri ekip hazırladı. Bu ekip içerisinde bulunan Müslüman askerler ise ordu adına savaşmayı reddetti. Bu başkaldırış sonrası 18 Mart 1968’de 14 ile 68 arasında Müslüman asker, Filipinler yönetimi tarafından öldürüldü. 

Dönemin iki genç akademisyeni olan Selamet Haşimi ve Nur Misvari için, tarihe “Jabidah Katliamı” olarak geçen bu vahşet bardağı taşıran son damla oldu. İki dava arkadaşı 1969 yılında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF)’ni kurdu. 

İSLAMİ KURTULUŞ CEPHESİNE DOĞRU…

Moro Müslümanları bir çatı altında toplanmaya başladı fakat zulüm artarak devam etti. Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos’un 1972’de ülkede sıkıyönetim ilan etmesiyle,Macellan’ın tohumlarını ektiği “misyonerlik faaliyetleri” tekrar canlandı. Özellikle eğitim ve ibadet kurumlarını hedef alan milis güçler, Müslümanlara Hristiyan olmaları için para teklif ediyor, ansızın cami basıp insanları kurşuna diziyordu. 

On binlerce insanın ölmesine/öldürülmesine sebep olan bu olaylar sonrasında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF),Devlet Başkanı Marcos ile masaya oturdu ve 1976 yılında Filipinler tarihinde ilk kez Müslümanlar adına bir “özerklik” antlaşması imzalanmış oldu. 

Anlaşmanın hiçbir somut kazanımı olmadığını düşünen Selamet Haşimi, 1978 yılında teşkilatın büyük çoğunluğuyla birlikte Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi’nden ayrılarak silahlı mücadeleye devam etmek üzere Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ni (MILF) kurdu. Misvari ve Marcos arasındaki antlaşma 1996 yılında yenilendiyse de Filipinler yönetiminin olumlu hiçbir adım atmaması, adadaki Müslümanların büyük çoğunluğunun Selamet Haşimi’ye ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ne verdikleri desteği artırdı. Kısa bir süre sonra ise Filipinler yönetiminin Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nden başka hiç bir muhatabı kalmamıştı. 

BARIŞ SÜRECİ VE GELİŞİMİ

Hacı Murad İbrahim11 Eylül olaylarından sonra marjinalize olma ve desteksiz kalma endişesi yaşayan Moro İslami Kurtuluş Cephesi, bağımsızlık hedefine daha barışçıl yollardan ulaşma yönünde bir irade ortaya koyarak 2001 yılında barış görüşmelerini başlattı. 2003’de Selamet Haşimi’nin vefatının ardından liderlik görevini, 20’li yaşlarından beri Haşimi ile silah arkadaşı olan Hacı Murad İbrahim devraldı. O da Haşimi gibi barış sürecini devam ettirdi.Öte yandan Filipinler Devlet Başkanı Benigno Aquino’nun seçimlerdeki en önemli vaadi, ülkedeki krizi ve çatışmaları barışçıl bir yol izleyerek sonlandırmaktı.

Böylelikle o tarihe kadar gerilimle devam eden barış süreci, Türkiye, Malezya, Suudi Arabistan ve Japonya’nın katkısı, direnişçilerin ve devlet yönetiminin de çabalarıyla 2009 yılında gerçek anlamda başlamış oldu.Normalleşme evresine giren sürecin en önemli adımlarından biri ise 2-7 Ekim 2012 tarihlerinde Kuala Lumpur’da düzenlenen “32. Barış Görüşmeleri Turu” sonucunda atıldı. İmzalanan 

“Genel Çerçeveli Anlaşma” kapsamında Bağımsız Gözlemci Heyeti kuruldu. 

Kurul, Moro barış sürecinin tarafları arasında imzalanan bütün anlaşmaların uygulanmasını gözlemleyip değerlendirmelerde bulundu. İki yıl boyunca araştırıp hazırladıkları, normalleşme ve Bangsamoro kara sularının nasıl paylaşılacağıyla ilgili iki madde üzerinde de mutabakat sağlanınca 27 Mart 2014’de imzalanan “Kapsamlı Anlaşma” ile “barış” elle tutulur hale geldi. 

“KAPSAMLI BARIŞ ANTLAŞMASI” NELER GETİRİYOR?

-Moro, Bangsomoro adıyla özerklik kazanacak ve 2 yıl boyunca Moro İslami Kurtuluş Cephesi tarafından yönetilecek.

-2016 yılında Müslümanların ağırlıkta olduğu bazı bölgelerde özerk yönetime katılım referandumu yapılacak. Ayrıca aynı yıl yapılacak seçimlerde bölgede kurulacak olan partiler de yönetim için yarışacak.

-Seçimle belirlenecek bir parlamento oluşturulacak, buradan seçilecek bir başbakanın kuracağı hükümet bölgeyi yönetecek. 

-İslam hukukuna göre hazırlanan bir temel yasa ve aynı şekilde İslam hukukuna uygun mahkemeler kurulacak.

-İç işlerinde bağımsızlık kazanacak olan Moro’da iç güvenliği Moro yönetimine ait polis sağlarken, dış güvenlik Filipinler hükümetinin sorumluluğunda olacak.

-Ayrı bir bütçeye sahip olacak olan Moro hükümeti, bölgedeki yeraltı kaynakları gelirinin de %75’ini alacak. 

-Bölge içerisindeki eğitim, hukuk, seçimler gibi hususlar Moro yönetimi tarafından düzenlenecek.

-2016 yılında tamamlanması öngörülen geçiş sürecinde, silahsızlanma süreci eş zamanlı olarak ilerleyecek. Karşılığındaysa ordunun bölgeden çekilmesi süreci, bağımsız komisyonlar aracılığıyla denetlenecek.

BAĞIMSIZ GÖZLEMCİ HEYETİ SAHADA NELER YAPIYOR?

Bölgedeki barış sürecini denetlemek üzere oluşturulan Bağımsız Gözlemci Heyeti’nin içerisinde insani diplomasiyi en iyi şekilde kullanan sivil toplum kuruluşlarından biri olan İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç da bulunuyor. Oruç, 2014 yılında verdiği bir röportajında heyetin bölgedeki faaliyetlerini şu şekilde sıralıyor;

-Heyet, iki ayda bir veya gerektiğinde toplanarak, başta Bangsamoro’daki Genel Çerçeveli Anlaşma ve ekleri olmak üzere Moro barış sürecinin tarafları arasında imzalanan bütün anlaşmaların uygulanmasını gözlemleyip değerlendirmelerde bulunuyor.

-Normalleşme sürecinin gözlemlenmesi ve raporlanması yapılıyor. 

-Saha çalışması için bölgeye gidildiğinde ordunun bölgeden çekilip çekilmediği ve hangi noktalardan çekildiği ile ilgili ziyaretler yapılıp, raporlar hazırlanıyor. 

Oruç’a göre; Filipinler’de Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğer azınlıklar bir bütün olarak barış istiyor. Referandum uygulanacak yerlerde Muhaliflerin “ülkenin bölüneceği” gerekçesi ile sandığa gitmeyeceği öngörüldüğü için, ilerleyen tarihlerde Moro İslami Kurtuluş Cephesi yönetimine girecek olan şehir sayısı artabilir.

TARİHİ BARIŞTA TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Türkiye bu barış sürecine, yapılacak olan antlaşmaların gözlemlenmesi sonucu oluşturulmasına karar verilen Bağımsız Gözlemci Heyeti’ne Moro İslami Kurtuluş Cephesi Lideri Hacı Murat İbrahim’in bizzat önerdiği iki ülkeden biri olarak dahil oldu. Bu antlaşmalar ile uluslararası garanti elde etmeyi amaçlayan İbrahim, bu kararı için yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin bizim haklarımız konusunda hassas olacağını biliyorduk. Çünkü Ahmet Davutoğlu, bu sorunu yakından takip ediyordu” dedi.

Bağımsız Gözlemci Heyetinde İHH’nın bulunmasının yanısıra, barış süreci devam ederken ülkeler arasında oldukça yoğun bir diplomatik trafik oluştu. Moro İslami Kurtuluş Cephesi lideri Hacı Murad İbrahim, barış görüşmelerinde ulaşılan noktaları görüşmek üzere 2009 Aralık ve 2013 Ocak aylarında Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyaretlerde Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ve İHH yetkilileri ile ayrı ayrı görüşmelerde bulundu. 

Barış görüşmelerinin hız kazandığı dönemlerde, devrin Filipinler Devlet Başkanı Gloria Macapagal-Arroyo 16 Eylül 2009 tarihinde Türkiye’yi ziyaret etti. Görüşmelerde Türkiye’nin uluslararası gözlem heyetindeki konumu ve faaliyetleri konuşuldu. 23 Mart 2010 tarihinde Türkiye’yi ziyaret eden Filipinler Dışişleri Bakanı Alberto Romulo ise, meslektaşı Ahmet Davutoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında Türkiye’nin kendi içerisinde belli bir noktaya getirdiği barış süreci tecrübesine değinip bu tecrübeden faydalanmaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi.

Son olarak 11 Kasım 2013’te, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Filipinleri vuran tayfunun ardından başkent Manila’yı ziyaret etti. Görüşmelerde Türkiye’nin bölgeye götürdüğü insani yardımın yanı sıra, ekonomik ilişkiler ve barış süreci de masaya yatırıldı.

Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nin silahlı mücadelesinde sivillere hiçbir şekilde zarar verilmediği biliniyor. Ekonomik imkânları oldukça sınırlı olan Müslümanlar, yabancı bir devletin desteğini almadığı gibi, yerli halkı anlamayacaklarını düşündükleri için direnişçiler içine yabancı uyruklu insanları da almıyor. Bu şekilde silahlı direniş ile halk arasına çizilebilecek bir çizgi de engellenmiş oluyor. 

İslami Kurtuluş Cephesi Lideri Hacı Murad İbrahim ve İHH Başkan yardımcısı Hüseyin Oruç’un da dediği gibi Müslüman kimliğinden hiçbir taviz vermeden, Filipinler devletine barış için kendisini muhatap alması gerektiğini gösteren Moro; Filistin, Keşmir, Arakan, Patani ve Doğu Türkistan için çok önemli bir örneklik teşkil ediyor.