İhvan, cuntayı rahatsız eden bir diken gibi

Olaylar
Mısır’da İhvanı Müslimin’in büyük direnişi devam ediyor. Ancak bu arada darbeciler de kendi gündemlerini kesintiye uğratmadan sürdürmeye çalışıyor. Mısır’da gerilim bu şekilde sürerken, Avrupa Birliği...
EMOJİLE

Mısır’da İhvanı Müslimin’in büyük direnişi devam ediyor. Ancak bu arada darbeciler de kendi gündemlerini kesintiye uğratmadan sürdürmeye çalışıyor. Mısır’da gerilim bu şekilde sürerken, Avrupa Birliği’nden gelen ve darbecilerin atadığı hükümetin gayrı meşru olduğu açıklaması şaşırtıcı bir gelişme oldu. Zira AB, Mısır’daki askeri müdahaleyi daha önce darbe olarak nitelendirmemişti. Bu açıklama AB için bir geri adım olarak yorumlandı. Fakat yine de Mısır’da İhvan ya da devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi lehine bir gelişme kaydedilmedi. Şimdi merak edilen konu, bu süreçten kimin karlı çıkacağı. Mısır’daki gelişmeleri ve olayların nasıl bir seyir izleyebileceğini Zaman Gazetesi yazarı Fikret Ertan’la konuştuk. 

AB ZEVAHİRİ KURTARDI 

AB, Mısır’daki darbeyi gayri meşru olarak nitelendirdi.  Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa ilk başta böyle bir tepki vermemişti ama şimdi darbeyi yapanları gayri meşru kabul etti. 

AB ilk izlenim olarak darbe dememeyi tercih etti. Fakat daha sonra bütün dünyada, İslam ülkelerinde bu darbe olarak nitelendirdiği için kendisini baskı altında hissetti. Bir de bugüne kadar savunduğu ilkelere ters düştüğünü anladı. Bir geri adım atıyor izlenimi veriyor. Bunu samimi olarak yapıp yapmadığı da belli değil açıkçası. Zevahiri kurtarmak deriz ya biz, geç de olsa görüntüyü kurtarma olarak görüyorum ben bunu. Bunun sonucu ne olur? Burada da kalır herhalde, daha ileriye götürmez. Eğer bunu darbe olarak niteliyorsa mesela ambargo gibi şeyler yapması, müeyyide koyması lazımdı. Bu AB ilkelerine karşıysa nasıl Suriye ya da başka yerlere müeyyide uyguluyorsa, Mısır’a da müeyyide koyması lazım ama bunu yapacağını zannetmiyorum. Bu burada kalacak herhalde, bu kararlılıkla ittifa edecek. Bir baskı neticesi ve kamuoyunda küçük düşme endişesiyle, kendi ilkelerine aykırı olduğunu artık içten içe kabul etmesi sonucu bu oldu. Bunun ne kadar bir yansıması olur? AB ile Mısır arasında öyle çok güçlü ilişkiler de yok. Mısır’daki darbecilerin bundan fazla bir rahatsızlık duyacağını zannetmiyorum. Duyarlar ama onların politikalarını değiştirecek kadar bir rahatsızlık ortaya çıkarmaz.  

MISIR’DA PSİKOLOJİK BİR ÇEKİŞME VAR 

Mısır’da İhvan’ın direnişi sürüyor ama bir yandan da darbecilerin atadığı Cumhurbaşkanı ve Başbakan görevi yapmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bir yandan darbecilerin işlettiği süreç devam ediyor. Mısır’da İhvan’ın büyük direnişine rağmen darbecilerin kendi işlerini sürdürmeye çalışmaları ve bu gerilim nereye kadar devam eder? Nasıl sonuçlanır?

Bunu değerlendirmek için birkaç hususa bakmak lazım. Mursi taraftarlarının meydanlarda ne kadar kalabileceklerine, ne kadar kalmayı kararlaştırdıklarına ve ne kadar dayanabileceklerine bağlı. O meydanlarda istediklerini elde edene kadar güçlü bir varlık gösterebilirlerse bu darbecileri, cuntayı rahatsız edecek bir diken gibi duracak. Vücuda batan bir diken gibi hep onlara batıp duracak. Ama diğer yandan hayat da devam ettiği için darbeciler de darbelerinin arkasında duruyorlar. Bu darbenin gündemini daha önce de açıklamışlardı. Geçici hükümet, bakanlar kurulu, çeşitli kanuni düzenlemeler, 6 ay sonra seçim, anayasanın yeniden yazımı gibi konular var. Onlar da kendi gündemlerini takip etmeye kararlılar. Burada mesele şu; bir, Mursi taraftarları ne kadar meydanlarda durabilecek, ne kadar direnebilecekler ve iradeleri ne kadar güçlü olacak? İkincisi, bu meydanlarda kalmanın Mısır’ın genel hayatını ne kadar etkileyip etkilemeyeceği meselesi var. Üçüncüsü de darbecilerin ne kadar kararlı olup olmadığı konusu var. Bu üç koşul birbirleriyle çatışarak geleceği belirleyecek. Benim anladığım kadarıyla darbecilerin gündemlerinde, momentumlarında bir gerileme görmüyoruz. Bunlar gündemlerini yerine getirecekler. Bunu da Mısır halkının tamamına kabul ettirirlerse, -Mısır halkının tamamını söylüyorum, biliyorsunuz yüzde 50’lik başka bir kesim de var- darbecilerin lehine olur. Günlük hayatla ilgilenen, istikrar ve güven olsun, işimize gücümüze bakalım diyen bir halk kitlesi de var. Bunlar da nüfusun hemen hemen yarısı ya da biraz daha fazlasına tekabül ediyor. Eğer bunlar darbecilerin gündemini kabul edip de, hayatın normalleşmesini de kabul ederlerse, İhvan her ne kadar meydanlarda toplanıyor olsa da, Mısır’daki genel hayatın akışı benim dediğim şartların yerine gelmesi halinde darbecilerin lehine denebilir. Bunlar dış yardım aldılar biliyorsunuz, 12 milyar dolar para geldi. Kasti olarak çıkartılan ekonomik sıkıntıların çoğu ortadan kalkmaya başladı. Mısır halkının gündelik hayatında şimdi eskiye göre bir ilerleme olursa bu bir kamuoyu ortaya çıkaracak. Kamuoyu da, ‘bu böyle daha iyi, böyle de gitsin’ diyecek. Bu süreç en aşağı 6 ay sürer, bu süreçte kim daha güçlü bir irade ve kararlılık ortaya koyarsa o bu işin üstesinden gelecek anladığım kadarıyla. Psikolojik bir çekişme var burada, kamuoyunu etkileme çekişmesi var. 

DARBECİLER İHVAN’IN DİRENİŞİNİ KIRMAK İÇİN SİYASİ SÜRECE SEN DE KATIL DİYOR 

İhvan darbecilerle uzlaşmayacağını açıkladı. İhvan’ın darbecilerle uzlaşmaması siyasi süreci ilerleyen zamanlarda da tıkanmasına yol açar mı? 

En mühim soru bu. Darbeciler ısrarla ‘siyasi sürece sen de katıl’ diyorlar. Onların direnişini kırmak, muhalefeti kırmak, bak onlar da eninde sonunda geldi, bizimle beraber oldu deyip, onların tamamen meşruiyetini kaybetmelerini sağlamak istiyorlar. Darbecilerin amaçları bu zaten. İhvan da buna direniyor, anlaşıldığı kadarıyla direnecek de. “Biz bu işin bir parçası  olmayız, asla da olmayacağız” diyorlar. Ama şunu da söylüyorum, buna rağmen de darbeciler kendi programlarında ilerleme sağlarlarsa, Mısır’daki hayatın normalleşmesini güçlendirirlerse o zaman İhvan taraftarları her ne kadar onları rahatsız eden bir diken olarak kalmaya devam ederlerse de bunlar o dikene de katlanabilirler. Gerçekten zor bir tercih bu. Sürekli dışarıda kalmayı düşünmek var. Bu arada kendi gücünün zayıflaması, halkın nezninde itibar kaybetmesi ihtimali de var. Diğer taraftan böyle devam ederlerse orta ve uzun vadede siyasi gelişmelere damgalarını vuramama, etkilememe riski de var. Siyasi sürecin dışında kalınca alınacak olan her türlü siyasi ve ekonomik kararda bunların herhangi bir rolü olmayacak. Cuntacılar kendi başlarına ya da destekçileriyle birlikte istediklerini yapacaklar. Ama diğer taraftan İhvan bu oluşumun içerisinde olmazsa o adamlar istediklerini de yapamayacaklar gibi bir durum var. Böyle bir çıkmaz da söz konusu. Her şey Mısır’da darbecilerin hayatı normalleştirip, normalleştirmemelerine bağlı. Halk da buna destek verip, nasıl olsa olan oldu biz hayatımıza devam edelim şeklinde bir kabule giderlerse, İhvan muhalefette devam etse de bu süreç devam eder. 

İHVAN, İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR TEHDİTTİ 

Olayların bir de İsrail boyutu var. Sina’da Bedevilerin Mısır ordusuna karşı saldırıları olduğu biliniyor. Bu arada darbeciler Refah Sınır Kapısı’nı da kapattı. İsrail’in de darbeden en fazla yararlanan ülke olduğunu biliyoruz. İsrail acaba darbeye nasıl bakıyor? Darbe Ortadoğu’yu, İsrail ve Filistin ile olan ilişkileri nasıl etkiler?

İsrail bu konuda çok açık bir beyan vermiyor. Olayları takip ediyoruz gibi söylemlerde bulunuyor ama içten içe de seviniyor elbette. Çünkü İhvan hareketi onun için büyük bir tehditti. Aynı zamanda İhvan’ın Gazze ile olan ittifakı da düşünülürse, İsrail hakikaten tehdit olarak görüyordu, öyle de zaten. Darbecilerin İhvan’ı tasfiye etme yolunda attığı adımlar da var, biliyoruz. Bu İsrail’in hoşuna gidiyor tabi, ayrıca darbecilerin Gazze ile aralarındaki bağı eskisi gibi güçlü tutmayacakları izlenimi de ortaya çıkıyor. Bir de Sina meselesi var, Sina çok büyük bir mesele aslında. Orada Bedevilerin muhalefeti var, ayrıca bunlara katılan başka Selefi gruplar var. Sina çok büyük, kontrolü çok güç bir alan. İsrail burayı da kendisine tehdit görüyor. Nitekim ordu kuruyor, sırf Sina ile uğraşabilmek için yeni bir birlik teşkil ediyor. Sina’da askeri birlik yok, Camp David Anlaşması’na göre Mısır ancak 1700 polis bulundurabiliyor. Asker göndermek isterse bunu İsrail ile işbirliği içinde yapması lazım. Orada böyle bir boşluk var. Bu boşluk yarın bir gün takdirde Selefiler ve Bedevilerin örgütlenmesi halinde doldurulduğu anda İsrail’e yönelik büyük bir tehdit olacak. Zaten daha önce de bu bölgeden İsrail’e çok saldırı yapıldı. Buradaki tehdit büyürse İsrail bundan rahatsız olacak. Çünkü tehdit altında, her tarafı çevrilmiş, kendisini öyle görüyor en azından. İsrail şüphesiz bu cuntanın devam etmesini istiyor. İhvan’ın da en azından uzun vadede marjinalleşmesini istiyor, tamamen kaldırmanın mümkün olmadığını o da biliyor. Darbeciler de onu biliyorlar. İhvan hareketi Mısır’a ait, Mısır halkının bir hareketi. Bu hareketin tamamen saf dışı edilmesi hiçbir şart altında mümkün değil. Fakat darbeciler ve İsrail’in istediği şu, İhvan’ın İsrail’in siyasetine, dış politikasına etki etmeyecek kadar marjinal hale getirilmesini istiyorlar ve bundan çok memnun olacaklar. Şimdi zaten bunu yapmak istiyorlar. İsrail’in ayrıca Camp David Anlaşması’yla sağlanan durumun devam etmesini istiyor. Gerçi Mursi, bunu iptal etmeyeceğini söylemişti ama bunu tereddütle söylemişti ve baskı altındaydı. Camp David düzeninin ortadan kaldırılmasını isteyenler de var Mısır’da. Mursi 1 yıllık yönetiminde buna çok fazla prim vermedi, şimdilik böyle kalsın gibi bir söylemi vardı. Darbeciler bu düzenin devam etmesini isteyeceklerdir neticede. Bu düzenin devam etmesi demek, Mısır’dan İsrail’e yönelecek herhangi bir tehdidin dondurulması anlamına geliyor. Kaldı ki Camp David’e göre Mısır ve İsrail’in anlaşarak oradaki oluşuma müdahale etme ihtimali de var. Bugünden baktığımız zaman ilişkiler bu şekilde görülüyor. 

GERÇEK BİR İSLAMİ YÖNETİMİ DÜNYADA HİÇ KİMSE İSTEMİYOR

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt, darbeden sonra Mısır’a 12 milyar dolarlık bir yardım yaptı. Suudi Arabistan’ın ABD ile İsrail’in ve diğer ülkelerin sadece İhvan’a karşı aynı safta birleşmeleri biraz ilginç değil mi?

Evet doğru, ilginç. Hepsinin menfaati birleşiyor bir yerde. Hepsinin korkusu İhvan hareketinin Mısır’ın kaderine el koyması ve bunu uzun süre devam ettirmesi ve bu arada Mısır’ı dönüştürmesi ihtimali var. Bu dönüştürme ihtimaliyle İhvan’ın uzun yıllar iktidarda kalması ve çabaları, en başta tabi ki geleneksel monarşik Arap ülkelerini etkileyecektir neticede. Suudi Arabistan’ın İhvan’la arası hiçbir zaman iyi olmadı. İhvan’ın güçlenmesi öteden beri hoşuna gitmiyor, diğerleri de aynı şekilde. İhvan’ın güçlenmesini kendileri için tehdit görüyorlar. Aynı zamanda İsrail de İhvan’ın güçlenmesini tehdit olarak görüyor. Hatta daha da ileri giderek söyleyeyim, AB ile ABD bile bunu tehdit olarak görüyor. İhvan kendi açılarından hepsinin ortaklaşa buluştukları bir tehdit noktası haline gelmiş bulunuyor. Daha doğrusu kısaca şunu söylemek lazım, gerçek bir İslami yönetimi dünyada hiç kimse istemiyor. Ne AB, ne ABD, ne de başkaları ister. Bunu istemedikleri ve kendi düzenlerinin devam etmesini istedikleri için böyle bir menfaat birliği halinde birleşmiş oluyorlar neticede. 

DARBE, SURİYE’DEKİ ZULMÜ UNUTTURDU 

Mısır’daki darbe Suriye’deki gelişmeleri nasıl etkiler?

Suriye bu işten çok memnun, öyle memnun ki, bunu kendisi için bir fırsat olarak görüyor. Mısır darbesi gerçekten de televizyonlara hatta milletlerarası medyaya bakın, Suriye’deki zulmü, oradaki saldırıları, dramı unutturmuşa benziyor. Suriye’de olanlardan kimsenin bahsettiği yok. Humus’ta ve başka yerlerde rejimin büyük bir zulmü var, fakat neredeyse bu haberler 3., 5. ve sonuncu haber şeklinde medyada yer alıyor. Esad kendisi de açıkladı, “Siyasi İslam hareketinin sonu budur. Bu iş böyle biter. Bunlarla mücadele etmekte ben ne kadar haklıymışım” dedi. Böylece darbe işine yaramaya başladı. Başkaları da buna aldırış etmiyorlar. Türkiye’nin bile gündeminden düştü, dikkatinizi çekerim. Bizim gibi insanların haricinde kimse bu konuyu düşünmüyor. Biz elimizden geleni söylemeye, yazmaya çalışıyoruz ama bir büyük hareket, bir büyük mesele dünyadaki gündemi değiştiriyor. Bundan bazıları zarar görüyor. Esad bundan daha da faydalanacak, öyle gözüküyor. Madem dünya bana bir şey yapamıyor, madem dünya bunu unuttu ben de kendi bildiğimi yaparım diyecek ve yapıyor da. Yapmak istediği de şu, herkes de biliyor; Suriye’nin kırsal alanını bir daha asla kontrol edemeyecek bu belli. Kontrol etmesi için gereken gücü yok, en başta askeri yok. Kendine göre çizdiği bir harita var, Akdeniz kıyısı vs. o bölge. Onu ilerisi için garantiye almaya çalışıyor, askeri harekatı da o amaçla yapıyor. Büyük şehirleri nüfus bölgelerini kendi kontrolünde tutup, gerisini de önemsemiyor. Kırsal alanda olsalar ne olur, olmasalar ne olur diye düşünüyor. Bu şekilde bir strateji izliyor. 

on5yirmi5.com