24 Yaşında ‘Şeffaf’ Bir Parti Lideri

Kişiler
"İnternette daha fazla özgürlük" sloganıyla başlayan bir hareket dünya genelinde önemli bir siyasi harekete dönüştü. Birçok ülkede Korsan Parti ismiyle seçimlere katılan bu gençlerin en fazl...
EMOJİLE

"İnternette daha fazla özgürlük" sloganıyla başlayan bir hareket dünya genelinde önemli bir siyasi harekete dönüştü. Birçok ülkede Korsan Parti ismiyle seçimlere katılan bu gençlerin en fazla görünen yüzü ise Marina Weisband oldu. Weisband, kravatlı politikacılara yeni dünyada yer olmadığını iddia ediyor. 
 
Almanya’da son birkaç aydır gazeteler ve televizyonlar röportaj için Başbakan Angela Merkel’den çok onun peşinde koşuyor. Bahsettiğimiz kişi henüz 24 yaşında Alman Korsan Partisi’nin siyasi işlerden sorumlu genel başkanlık koltuğuna oturan Marina Weisband. Ancak mayıs ayında bu koltuğa oturan üniversite öğrencisi Weisband, aldığı ani bir kararla herkesi şaşırttı. Koltuğunu kendi isteğiyle bırakıyordu. İstifa gerekçesi olarak ise iki neden gösterdi: Üniversiteyi bitirme tezi ve sağlık.

Alman basını Marina Weisband’ın verdiği bu ani kararın şokunu atlattıktan hemen sonra, istifanın olası nedenlerinin peşine düştü. Gazete ve televizyonlar, Korsan Partisi’nin kapısını çaldıklarında röportaj için tek isim veriyorlardı: Marina Weisband. Çünkü onunla yapılacak söyleşinin reytingini tahmin etmek zor değildi.

Medya, ilk zamanlar kim olduğunu ve başarısının sırrını çözemediği Marina Weisband’ı ilk bakışta şöyle tanımlamıştı: Soluk bir yüzün ortasına kondurulmuş fazlasıyla belirgin kırmızı dudaklarla bir vampiri andırıyor.

Kısa süre içinde üye ve seçmenlerinin yüzde 90’ı erkek olan bir partinin yüzü olmayı başardı. Üstelik bunu başarmak için fazladan bir çaba da göstermemişti. Politik bir yıldıza dönüşmesinin sırrı ise, günümüzün basit bir gerçekliğine dayanıyor: Her şeyi şeffaf yaşamak. Sosyal paylaşım ağı twitter’da bazen saatlerce sıradan bir parti üyesiyle sohbet ediyordu. Blogunda özel fotoğraflarını yayınlıyor, hatta sevgilisiyle arasındaki sorunları bile anlatıyordu.

KİEV’DE BEBEK ALMANYA’DA PARTİ LİDERİ

Marina Weisband 1987 yılında Ukrayna’nın başkenti Kiev’de dünyaya geldi. Henüz 7 yaşındayken ailesiyle birlikte 1994 yılında Almanya’nın Wuppertal kentine göç etti. (İki Almanya’nın birleşmesinden sonra Doğu Bloku ülkelerinde yaşayan Alman kökenlilere göç hakkı tanındı. Marina Weisband’ın ailesi bu haktan yararlanarak Almanya’ya yerleşti.) Wuppertal’da orta ve lise eğitimini tamamlayan Marina, 2006 yılında Münster kentinde Westfaelischen Wilhems Üniversitesi’nde psikoloji eğitimine başladı.

Üniversite dışındaki boş zamanlarını resim ve karikatür çizerek geçiriyor. Koyu bir Yahudi olan Marina Weisband, ne kadar yoğun olursa olsun haftanın bir gününü hala bir sinagogta geçirmeyi tercih ediyordu. Geriye kalan boş zamanlarında ise bir kafeye oturarak, twitter ve diğer sosyal paylaşım ağları üzerinden arkadaşlarıyla sohbet etmeyi seviyordu. Siyasetle ise pek arası yoktu.

BİR AFİŞLE HAYATI DEĞİŞTİ

2009 yazında Münster’de dolaşırken gözüne bir seçim afiş çarptı. Afişteki gençler, şimdiye kadar federal mecliste ya da televizyonda gördüğü takım elbiseli siyasetçilere hiç benzemiyordu. Tam tersine, kendisi gibi internetle birlikte büyümüşlerdi. Afişteki mesaj "Her şeyin en doğrusunu biz biliyoruz ve biz yapıyoruz" tarzında da değildi. 40 yaşındaki koca adamları ya da kadınları "genç politikacı" diye lanse de etmiyorlardı. Hayatının önemli bir kısmını geçirdiği internet dünyasını çocuk pornocuları, sabıkalı ve terörist örgütlerin üye sağlamaya çalıştığı ve ırkçıların cirit attığı bir yer olarak tanımlamaktan çok, çoğulcu demokrasinin yerleşmesi için bir şans olarak görüyorlardı.

Afiş üzerinde gördüğü adresin yolunu tuttu. Korsan Partisi’nin seçim bürosunda çok sıcak karşılanmıştı. Üyelik formunu doldurarak, kaydını yaptırdı. Kendi blogundan ve twitter üzerinden politik mesajlar yazmaya başladı. Söz konusu mesajları sayesinde çok kısa bir zaman içinde Korsan Partisi çevresinin yeni yıldızı olmayı başarmıştı. Bu kadar popüler olmasının nedeni tabii ki, sadece politik mesajlar vermesi değildi. Hiç çekinmeden kendi hayatındaki zorlukları da bütün şeffaflığıyla sanal dünyadaki arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Özel fotoğraflarını yayınlıyor, yaptığı tabloları ve çizdiği karikatürleri bloguna koyuyor ve sevgilisiyle yaşadığı sorunlardan bahsediyordu. Kısa bir zaman içinde twitter üzerinde 10 binden fazla takipçi edinmişti. Hatta iktidardaki Hristiyan Birlik Partisi Genel Sekreteri Hermann Gröhe’yi bile geride bıraktı.

KAPİTALİZMİN MEKKESİ’NDE İSYAN

Marina Weisband’ı kendine çeken düşüncelerin temeli ise, 1996 yılında kapitalizmin Mekke’si haline gelen Davos’ta atıldı. Elektronik Ufuklar Vakfı’nın kurucularından ve ağ toplumunun öncü teorisyenlerinden John Perry Barlow, 1996’da İsviçre’nin Davos kasabasında “Siber Alemin Bağımsızlık Bildirgesi” adıyla bir makale yayınladı. İnternet üzerinden makaleyi yayınlayan Barlow, kaleme aldığı bildirgenin mümkün olduğunca çok kişiyle paylaşılmasını istiyordu. Bildirgeyi paylaşanların kendi adına atıfta bulunmalarının bir önemi yoktu.

‘ETTEN VE ÇELİKTEN YAPILMIŞ YORGUN DEVLER’

Barlow’un kaleme aldığı bildirgenin ilk satırları "eski dünya"ya bir savaş ilanıydı: “Endüstriyel dünyanın hükümetleri, siz etten ve çelikten yapılmış yorgun devler, ben Siber Alem’den, zihnin yeni evinden geliyorum. Geleceğin temsilcisi olarak, geçmişte kalan sizlerden bizi rahat bırakmanızı istiyorum. Aramıza hoş gelmediniz. Bir araya geldiğimiz bu alemde artık sizin hiçbir egemenliğiniz yok.”

TEMELİ İSVEÇ’TE ATILDI

Ağ toplumunun öncü teorisyeni John Perry Barlow’un bu sözlerinden ilham alan siyasi örgütlenmenin temeli İsveç’te atıldı. İsveçli Rickard Falkvinge 1 Ocak 2006 yılında Piratparti’yi (Korsan Parti) kurdu. Parti ismini Anti-Telif Hakkı Örgütü "The Pirate Bay" dan aldı. Müzik ve sinema endüstrisinin yasadışı içerik kopyalamayı önlemek için kullandığı "korsan" kelimesini bilinçli şekilde politik söyleme dönüştürdüler. Partinin kuruluşu birkaç basit nedene dayanıyordu: Eser sahibi ve Patent Kanunu’nda reform, internette özgür bilgi alışverişi, özel hayatın gizliliğinin yasayla garanti altına alınması, özel verilerin daha iyi korunması, şeffaflık, enformasyon özgürlüğü, eğitimde fırsat eşitliği, insan haklarına saygı, doğrudan demokrasi ve katılımın sağlanması.

İsveç’teki Korsan Partisi, 2009’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 7.1 oy alarak parlamentoya iki vekil göndermeyi başardı. Ayrıca 24 yaşındaki İsveç Korsan Partisi üyesi Amelia Andersdotter Avrupa Parlamentosu’nun en genç üyesi oldu.

TÜRKİYE’DE DE KURULUYOR

İsveç’te kurulan Korsan Parti, Avrupa genelinde çok hızlı biçimde örgütlenmeye başladı. Bugün başta Almanya olmak üzere İngiltere, Hollanda, İsviçre, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti, Kanada ve Yeni Zelanda’da kurulan Korsan partileri seçimlere girerek, önemli başarılara imza attılar. Türkiye’de de bir Korsan Partisi kurma çalışmaları tartışma düzeyinde devam ediyor.

KORSAN MANİFESTOSU

Birçok ülkede örgütlenme çalışmalarını yürüten Korsan partileri, çatı örgütlemesini de tamamladı. Çatı örgüt Uluslararası Korsan Partileri, 2009 yılında İsveç’in Upsala kentinde düzenlediği konferansta manifestosunu yayınladı. Manifesto üç madde altında toplandı:

1-Telif yasasında reform, özel kopya hakkının yasallaştırılması, telif hakkı koruma süresinin azaltılması.

2-Patent yasasında değişiklik yapılarak, yeni buluşların önünü açmak.

3-Devletin şeffaflaştırılması yoluyla insan haklarının güçlendirilmesi, yargılamanın hızlı ve adil yapılması, ifade özgürlüğü hakkı, anonim ve dijital iletişim haklarının garanti altına alınması.

SINIR TANIMAYAN KORSANLAR

Korsanlar, uluslararası boyutta siyasi örgütlenmenin yanı sıra sivil toplum kuruluşu şeklinde bir örgütlenmeye de gittiler. Sivil toplum kuruluşu olan Sınır Tanımayan Korsanlar, dünyadaki tüm insanlar için fırsat eşitliği ve dünyanın her tarafından insan haklarına saygı gösterilmesi, bilgi alışverişinin özgür paylaşımı, eğitimde fırsat eşitliği sağlanması için çaba harcıyor.

YOKTAN VAR OLDULAR

İsveç’ten sonra Korsan Partisi en önemli ikinci başarısını Almanya’da gösterdi. Almanya’daki Korsan Parti 2006 yılının eylül ayında kuruldu. Fazla gürültü patırtı yapmadan 2008 yılından bu yana Almanya’da eyalet seçimlerine ve daha sonra genel seçime katıldı. Ancak sansasyonel başarısını 18 Eylül 2011’de Berlin eyalet seçimlerinde gösterdi. Herkes Sosyal Demokrat Parti ve Yeşil Parti’nin seçim zaferinden bahsediyordu. Ancak oylar sayılmaya başlandığında Almanya yeni bir siyasi aktörle tanıştı: 20’li ve 30’lu yaşlardaki gençlerin bir araya gelerek kurdukları Korsan Parti yüzde 8.9 oranında oy alarak eyalet meclisine 15 milletvekili sokmayı başarmıştı.

BARBIE BEBEKLERİ REDDETMELİLER

Berlin’deki seçimlerde sürpriz bir sonuçla zafere ulaşan Korsan Parti artık daha çok medyada yer alıyordu. Bu durum eleştirileri de beraberinde getirdi. Üyeleri ve seçmelerinin yüzde 90’ı erkek olan partinin imdadına Marina Weisband yetişmişti. Kamuoyu önünde artık partinin ilkelerini psikoloji öğrencisi Weisband savunuyordu. Partide kadınlara kontenjan ayrılmasına karşı çıkıyordu. Ona göre, "Kadınlar yönetmek istiyorsa, bunu hak etmeliydiler. Çocukluktan itibaren ailelerinin dayatmalarına karşı gelerek barbie bebekler yerine, onlara siber alemin kapılarını açacak oyuncakları seçmeliydiler. Oyuncaklarını değiştirmedikçe, erkeklerle baş etmeleri mümkün değildi."

OKULDA BAŞÖRTÜSÜ TAKILMASINI SAVUNUYOR

Ukraynalı göçmen bir ailenin çocuğu olan Marina Weisband için tabii ki hayat her zaman toz pembe olmadı. Evet çok kısa bir zaman içinde partinin, siyasi işlerden sorumlu genel başkanı olmuştu ama bu durum beraberinde yeni sorunlar getirdi. Yahudi bir aileden gelen Weisband’ı her hafta sinagoga gittiği için bile eleştirenler oldu.

Din özgürlüğü ve Almanya’da okullarda başörtüsü takılmasına izin verilmesini savunan Marina Weisband, gelecekteki siyasi kuşağın herkese ihtiyaç duyacağını söylüyor: "Siyasetin sanatçılara, ateistlere, agnostiklere ve inançlılara ihtiyacı var. Geleceğin politikacısı her neyi savunuyorsa onun arkasında durmak zorunda. Ben hem politikacı olmak, hem de açık şekilde Yahudi olduğumu söylemek istiyorum. Bugün bu şansı yakalayabildiğim için çok mutluyum."

NEO-NAZİLER’İN HEDEFİNDE

Berlin seçimlerinde eyalet meclisine girmeyi başaran Korsan Partisi’nde bazı üyelerin daha önce aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) üyesi olduğu ortaya çıkınca, parti içinde tartışma yaşandı. Korsan Partisi Genel Başkanı Sebastian Nerz, partisinin iki üyesinin daha önce ırkçı parti NPD’de yer almasını "gençlik günahı" sözleriyle geçiştirdi. Parti’nin Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkanı Marina Weisband, Nerz’le aynı fikirde olmadığını kamuoyu önünde açıkça ilan etti. Nerz’in "gençlik günahı" sözünü eleştiren Weisband, "Bu tanım durumun önemsenmediğini, küçümsendiğini gösteriyor" dedi ve Genel Başkanı böyle hassas bir konuda sözcükleri daha dikkatli seçmesi için uyardı. Weisband’ın bu açıklamalarına aşırı sağcılar sessiz kalmadı. Elektronik posta ve telefonla ölüm tehditleri aldı. Ayrıca birçok ırkçı sitede, "Almanya’yı Yahudilerin tekrar ele geçirdiği, Almanya’da bir partinin liderliğine Yahudi birisinin getirildiği" belirtilerek, Marina Weisband için aşağılayıcı tanımlamalar yapıldı.

Şu sıralar Korsan Parti liderliğini bırakan Marina Weisband, partisiyle ilişkisini kesmediğinin altını çiziyor. Almanya’da genel seçimler öncesi, Korsan Partisi’nin yönetiminde tekrar yer almanın sinyalini şimdiden verdi bile.

Ntvmsnbc