Roger Garaudy kimdir?

Biyografi
17 Temmuz 1913’te Marsilya’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor Ünvanını aldı. B...
EMOJİLE

17 Temmuz 1913’te Marsilya’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor Ünvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı.

Fransız Parlâmentosu’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev yaptı. Fransız Komünist Partisi’nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı için bu kuruluştan koptu.

Üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu.

İslâm’ı seçip Filistin halkının haklarını İsrail’e karşı savunmaya başladıktan sonra, pek çoğu İsrail taraflısı sermayenin elinde olan Batı basın-yayın organları ve büyük yayınevlerince dışlandı. Avrupa ve Amerika kitle iletişim araçları tarafından, tam bir sükût ambargosuna tâbi tutuldu.

Roger Garaudy, seçkin ve çok kültürlü bir kesime hitap etmesine rağmen, kırkı aşkın dile çevrilen eserleriyle, dünya aydınları arasında çok geniş bir kitle tarafından tanınıyor ve okunuyor.

ESERLERİNDEN PASAJLAR

Roger Garaudy Müslüman oluşunu “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” kitabında şöyle anlatır:

“Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu.

Bizzat yerin, Kıyamet günü, sarsıntısıyla birlikte, insanların eylemlerine ve hatalarına şahitlik edeceğinin anlatıldığı Deprem (Zilzal) sûresini okurken, ayaklarımın altındaki toprağın homurdandığını hissediyorum.

Sorumluluğun bu uyanışını ben, hiçbir zaman çok çarpıcı bir mesel olan “Gece Yolculuğu” (İsra)’yı okurkenki kadar güçlü yaşamadım. O gece Hz. Peygamber rüyasında, dünyayı ve insanları toptan temaşa etmek üzere, bir insanın çıkabileceği en son nokta olan Yüce Allah’ın yakınlarına kadar yükselerek bütün göklerin katlarını dolaşır. Nitekim bu sure Dante’ye, onun dinî destanı olan İlâhî Komedya’sını ilham etmiştir. Eşi Hz. Ayşe’nin bildirdiğine göre, Hz. Muhammed bu sureyi her gece okurdu.

Mirac, her ibadetin ruhudur. Çünkü o an, eylemlerimizin her birini ferdin bakış açısı olmayan bir bakış açısı içine oturtmayı denemek üzere, gündelik meşguliyetlerden kurtulunduğu andır. Ben merkez değilim. Allah’tır merkez. O zaman, yer Kıyamet Günü’ndeki gibi titrer ve yeni bir mücadelenin saati çalar.

Bu yol alışın ana noktalarına, iki kitabımda, L’Islam habite notre avenir / İslâm Geleceğimize Yerleşmiş ile Promesses de l’Islam / İslâm’ın Vaad Ettikleri’nde temas ettim. Daha sonra Müslüman ülkeleri dolaştıktan sonra, Mosquées, Miroir de l’Islam / İslâm’ın Aynası Camiler adlı eserimde, Allah’ın mevcudiyetinin görünür işaretleri olarak, dünyanın büyük camilerinin mimarî mekânının ve güzelliğinin manevî izahını vermeyi denedim.

Cenevre’de, 2 Temmuz 1982’de, imam Buzuzu’nun önünde müslümanlığa girişin anahtarı olan “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O’nun elçisidir” kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamiyle hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum.

O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş, hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim. Bir dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur’an’ın, numunesini Hz. İbrahim’de ve onun Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiği bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır.

Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor. Sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük şairi Mevlâna Celâleddin Rûmî’den, Müslüman İspanya’nın keşif adamı Mürsiyeli İbni Arabî’ye ve onun aşk destanına kadar, İslâm’ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum.”

MÜSLÜMAN OLMADAN ÖNCE ÖLÜMÜ SORGULUYORDU

Roger Garaudy daha Müslüman olmadan önce, 1975’te yayımlanan İnsan Sözü kitabında şunları yazıyordu:

“Ben ölümü hayatı sevdiğim aşkla seviyorum.

Çünkü ikisi bir bütün eder.

Ölüm -bununla, emek ve sevgiyle geçen uzun bir hayattan sonra gelen doğal ölümü kastediyorum- bir sınır, yaşamın inkârı değildir. Tersine, ölüm hayata en yüksek anlamını kazandırır.

Kendi ölümüm hep idealimin kişisel bir ideal olmadığını hatırlatır. Ben ancak beni aşan bir ideale katılıyorsam insanımdır.

Kendisine karşı mücadele vermemiz gereken aslı mesele, yapacak çok şeyleri olan çocukların, gençlerin vakitsiz ölümünü engelleme mücadelesidir. Savaş ve yoksulluk tanımayan bir toplum düzeni ve toplumun insanca bir örgütlenmesi için büyük çaba harcamalıyız.

Bir yaşlının ölümüne gelince, meselâ insanî görevimin sonunda gelecek olan kendi ölümüm, benim için hiç de bir felâket değildir. Böyle bir ölüm sadece yaşlılığın son ufkudur. Yapabileceklerimin yelpazesi ben yaşlandıkça daralıyor, ideallerimin alanı küçülüyor, ortaya bir şeyler koyma gücüm gittikçe daha azalıyor. Bu gidişin içinde benim ölümüm, artık varıp sınıra dayanma oluyor.

Çalışmamla, düşüncemle, sevgimle ortaya koyabildiğimi her şey, insanın insanla sürüp giden varoluşuna iyice kazındı ve sonsuza dek de orada kalacak. Tıbbın bir uygulaması, saçma bir biçimde kendisi amaca dönüşmüş bir uygulama, bir süre daha beni bitkisel hayatta tutmayı sürdürse de, İnsanlığını hayatına katkım kırıldığı anda artık benim bir canlı olmam son bulmuş demektir. Bu katkım olmadıkça, tıbbın beni saçma bir şekilde bitkisel hayatta tutmasının hiçbir anlamı yoktur.”

Roger Garaudy’in önemli eserleri

Don Kişot; Yaşanmış Şiir
 

Don Kişot, Jül Sezar’dan da, Napolyon’dan da daha gerçektir. Onlar sadece tarih kitaplarında varlar. Don Kişot ise, sanki sahte gerçeğe meydan okurcasına, hayatımızda hep yaşar ve her an yeniden doğar. Benim üstadım Don Kişot’tur. Yirmi yaşından itibaren kendime rehber edindim onu. İdealin gerçekten daha doğru olduğuna inanan Don Kişot’u. Hiçbir fırtınanın baş eğdiremediği o kahramanı… Haklı b…
 
İslam Ve İnsanlığın Geleceği

Müslümanlar iyi bir Müslüman olmayı, ilk görev olan Allahın hükümranlığını yeryüzünde gerçekleştirmek olarak gördükçe ve bu vazifeyi yerine getirme gücünü kıldıkları namaz, gittikleri hacc ve tuttukları oruçtan aldıkça, birkaç on yıllık bir süre içinde, İndüs nehrinden, Atlantik okyanusuna kadar milyonlarca erkek ve kadını kendi imanlarına kazandırdılar. İyi bir Müslüman olmanın, kendini yalnızc…
 
20. Yüzyıl Biyografisi

Bir zamanların yetkin marksist düşünürünün, müslüman olduktan sonra 20. yüzyılı değerlendirişini bulacaksınız bu kitapta. Düşünce dünyasında önemli değişikliklerin yaşandığı ve materyalizmin bir kez daha yenilgiye uğradığı 20. yüzyılı yakından tanımak isteyenler için iyi bir kaynak eser.
 
Medeniyetler Diyaloğu

Roger Garaudy (Roje Garodi) bu eseri Müslüman olmadan beş sene önce yazdı. Yayınlanır yayınlanmaz birçok dünya diline çevrildi. Pek çok ülkede defalarca basıldı. İnsanlığın geleceği için kafa yoranların kaynak kitabı oldu. Bu kitapta savunulan tez şudur: Batılılar tarafından yüz milyonlarca Amerikan yerlisine o korkunç soykırım yapılmasaydı… Avrupalıların köle ticareti yüzünden yine yüz milyonla…
 
Kur’an Ve Çağımız

Eğer Batı uygarlığının sürüklendiği akıntıya kendimizi teslim edersek, Allah’ın bize verdiği O’nun yeryüzündeki "halife"si olmak görevini yerine getirmeyeceğimiz için gelecek nesillerimizi katlediyor olacağız. Gözü kapalı, ölüme doğru yapılan bu yanşa İslami bir çözüm bulabilecek miyiz? Bize Kur’ân’da açıklanan "doğru yol"u (sırat-ı müstakim) mevcut tarihi şartlar içerisinde izleyebilecek m…
 
İslam’ın Vadettikleri

Üçüncü Dünya ülkelerinin sömürülmesine devam edilmesi sadece ahlaki olarak karşımıza çıkmamakta; fakat aynı zamanda dünyanın geleceğini de ilgilendirmektedir. Oysa söz konusu olan, insanlığın tümünün hayatını devam ettirmesidir. Gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerden bahsetmek öldürücü bir yanılgıdır. Zira sadece hasta ülkeler vardır: Çünkü bu ülkeler ekonomik büyümelerinden, kültürlerinden, azgelişmiş…
 
Kafka

Roger Garaudy´den ´mücadelesinden çağdaş bir şövalye öyküsü´ doğan Kafka´nın evrenini kuşatan zengin bir inceleme. Kapitalizmin sermayeyi, rekabeti ve akılcılığı esas alan toplumsal düzeninin, insanların ruhsal yaşamı üzerinde yarattığı tahribatın boyutları Kafka´dan Beckett´e, Hasek´ten Chaplin´e çağdaş sanatın da başlıca ilgi alanını oluşturur. Bu noktada Kafka´nın özel bir durumu vardır;

Batı Terörü

Entegrizmleri, milliyetçilikleri ve savaş kaynağı bütün arkaizmleri meydana getiren ve besleyen "piyasa tektanrıcılığı"nın ve "totaliter liberalizm"in vahşi ormanına terk edilmeye karşı bu kitap, geleceğini kendi eline alarak, ekonomisini, siyasetini, eğitim sistemini ve imanını dönüştürecek insanın aşkınlığını yeniden teyit etmeye çalışmaktadır. Bu eser, sembolik de olsa, şu ana kadar yükselişte …
 
İnsanlığın Medeniyet Destanı

Bu eserinde ünlü düşünür Garaudy, insanoğlunun yeryüzünde ortaya çıkışından bu yana gerçekleştirdiği medeniyet mücadelesini bütün yönleriyle anlatıyor. Dinler, bilgelikler, kültürler, sanatlar ve bilimlerle insanın nereden nereye geldiğinin panoramasını çiziyor. Batı’nın geri kalan dünyadan kopmasının insanlığa neler kaybettirdiğine dikkat çekiyor ve geleceğin huzur ve barış getirmesi için teklifli…

Şahitlerim

20. yüzyılın oluşmasına siyasî, dinî ve estetik plânda katkıda bulunmuş büyük entellektüeller tarafından Garaudy’ye gönderilmiş mektuplardan oluşan bu eser, çağımızı anlama ve değerlendirme açısından oldukça önemli belgeleri içeriyor.

Dünya Bülteni