Medyanın En Güçlüsü Aydın Doğan mı?

Biyografi
Röportaj: Arzu Erdoğral Ünal Tanık, internet gazeteciliğinin en önemli öncülerinden biri ama alanı bununla sınırlı değil… Araştırmalar yapıyor, kitap yazıyor, televizyon programı sunuyor. Her ş...
EMOJİLE

Röportaj: Arzu Erdoğral

Ünal Tanık, internet gazeteciliğinin en önemli öncülerinden biri ama alanı bununla sınırlı değil… Araştırmalar yapıyor, kitap yazıyor, televizyon programı sunuyor. Her şeyden önemlisi mütevazi kişiliği ile her zaman ön plana çıkıyor. Tanık ile piyasaya yeni çıkan ”Derin Siyaset-Vesayetin Çöküş Süreci” kitabından “rota” habere kadar birçok konuyu konuştuk. Ergenekon’un 1 numarası, Deniz Feneri davası ve Aydın Doğan başta olmak üzere Türkiye’nin önemli dönemeçlerine ait çarpıcı tespitlerde bulunan Ünal Tanık, “Deniz Feneri davası, Aydın Doğan medyasının Alman Yahudi ortağı ile birlikte Ergenekon davasına karşı buldukları bir kalkan” ifadelerini kullandı.

”Derin Siyaset-Vesayetin Çöküş Süreci” adlı kitabınızın çıkış noktası nedir?

Harekete geçiren nokta, cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Hatırlarsanız, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir “uzlaşma” dayatması ortaya atıldı. Sanki bugüne kadar yapılan bütün seçimler uzlaşma ile yapılmış da 11. cumhurbaşkanının seçilmesinde bu nokta ihmal ediliyormuş gibi ortaya konuldu. Oysa biliyoruz ki,  birinci Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün seçilmesi dahil “köşk seçimlerinin” hiçbiri uzlaşma ile seçilmedi. Tarih kitapları Atatürk’ün “Meclis’te bulunan bütün milletvekillerinin oylarını alarak seçildiğini” yazar ama toplam milletvekili sayısı ve katılan vekil sayısını nedense gözden kaçırırlar. Atatürk, 158 oyla seçildi. Birinci Meclis’in üye sayısı ise 334 idi.

Hepsinde güçlü olan şartları belirledi ve seçimi yaptırıp 864 rakımlı tepeye çıktı. Zihinleri tazeleme ihtiyacımız olduğunu gördüm. Tabii kitapta bir tek Çankaya savaşları yok. Başka konulara da girildi.

Kitapta yer alan konular ile ilgili nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Şunun altını çizmem gerek. Bu çalışmada mesleki birikim, hemen hepsinden daha önemli bir yer tuttu. 1981’de başladığım gazetecilik mesleğinde birçok konuyu işin mutfağında takip etme fırsatı buldum. Yakın tarihle ilgili bir başka kitap çalışmam var. Onunla ilgili yaptığım kütüphane çalışmalarından çok yararlandığımı da söyleyebilirim.

Yakın tarihimizde yaşanan olaylar ile ilgili birçok kitap piyasaya çıktı. Sizin kitabınızı diğerlerinden ayıran en önemli özellik nedir?

Tabii bu alanda bütün çıkan kitapları iyi takip ettiğimi söyleyemem. Ama gördüğüm kadarıyla konulara farklı açılardan bakma ve kullanılan üslup olsa gerek. Derin Siyaset’te ne bilimsel bir dil kullandım ne de sıradan gazete haberi üslubu. Kimi zaman konuları netleştirmek ve akıllarda oluşabilecek soru işaretlerini gidermek anlamında yer, belge ya da kaynak belirttim. Ama okunmayı rahatlatmak amacıyla da bir sohbet üslubunda yazıldı.

Kitabınızda, Ergenekon’un 1 numarası, 28 Şubat süreci ve Aydın Doğan başta olmak üzere Türkiye’nin önemli dönemeçlerine ait çarpıcı bilgilere yer verdiniz. Gelen tepkiler nasıl?

Sanıyorum en çok tepkiyi Ergenekon’un 1 numarası konusunda aldım. Ben kimin olamayacağını anlatmaya çalıştım. 1 numaranın etrafındaki yontular alındıkça ortaya çıkanı birine benzetmeye çalıştılar. Bu benzetilen şahısın çevresi ile çok iyi diyaloglarım vardı. Beni bütünüyle dışladılar.

Ergenekon’un 1 numarası ile ilgili çok farklı görüşler ortaya atıldı. Kitabınızda anlatılanlardan yola çıkacak olursak 1 numara emekli bir işadamı. Peki, böyle bir sonuca nasıl vardınız?

Kim olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyma imkânı yok. Ama yayınlanan ilk iddianameyi günler boyunca okudum. İddianameden yola çıktığımda bir sonuca vardım. Bütün bu işlerin tepesinde bir askerin bulunması söz konusu olamazdı. Asker ancak bu işte ana rol oynayabilirdi. Bir siyasetçi de olamazdı. Asker ve siyasetçi bu işte kilit roller oynayacak bir konumda olabilirdi. İşadamları ise kendini bu ülkenin sahibi olarak görür. Asker bu rolde farklı görevlerde…

1 numarayı tarif eden çok şey söyleniyor. Ama kimse kesin bir “ad”dan bahsetmiyor. Nedeni sizce korku mu?

Biraz korku var. Yok demek mümkün değil. Ama bundan daha önemlisi elinizde bir delilin bulunmaması… Çünkü benim yapmaya çalıştığım, bir çıkarsama.

Biraz da kitapta verilen bilgiler ışığında şu ana bakarsak sizce medyada en güçlü isim kim?

Burada cevabı çok net verebilirim. En güçlü patron hiç tereddütsüz Aydın Doğan, en güçlü gazeteci de görevden uzaklaştırıldı gibi görünse de Ertuğrul Özkök. Her iki isim de dün ne kadar güçlü ise bugün de o kadar güçlü.

2007 seçimlerinden sonra yazdığım bir yazıda bir iddia ortaya atmıştım. “Aydın Doğan 2011 seçimlerine bugünkü gücü ile girerse, iktidarı Aydın Doğan’ın iki dudağı arasında olacak” demiştim. Hala aynı görüşteyim.

Kitapta yer alan önemli bir konu da Deniz Feneri Davası. Halen devam eden bu dava ile ilgili olarak hangi noktaya dikkat çekmek istediniz?

Bakın Deniz Feneri davası, Aydın Doğan medyasının Alman Yahudi ortağı ile birlikte Ergenekon davasına karşı buldukları bir kalkan. Hatırlarsanız Ergenekon davasının en kritik günlerinde, Türkiye gündemini bu konu ile meşgul ettiler. Öbür tarafı dikkatlerden gizlemeye çalıştılar. Birincisi bu. İkincisi ise Deniz Feneri davasının muhatapları kendi davalarına sahip çıkmaya çekindiler. Çıkıp, “şurada şurada hata yapıldı. Ama bu hatadan dolayı bütün bir kurumu, bütün bir camiayı yıkamazsınız” diyemediler. Bunu diyemedikleri için de hem kendileri çok daha fazla zarar gördüler, hem de insanların himmet duygularının erozyona uğramasına neden oldular.

Türkiye’de Ergenekon zanlılarının alınması ile Alman polisinin Deniz Feneri’nin Almanya’daki binasına yaptığı baskını karşılaştırmışsınız. Bugünlerde “oda tv” gündemde. Ve bu konuya tahammül edemeyenler yine sahnede. Hep birlikte nereye doğru gidiyoruz sizce?

Deniz Feneri davasının muhatapları, yukarıda söylediğim özeleştiriyi yapabilselerdi, Ergenekon davasında “şöyle baskın yapıldı, böyle insafsızca hareket edildi” diyenlere karşı çıkıp Deniz Feneri e.V.’nin merkezine yüzlerce otomatik silahlı polisin kapıları kırarak içerilere daldıklarını ve her yeri kırıp döktüklerini kamuoyunun önüne koyabilirlerdi.

Nereye gittiğimize gelince… Ergenekon’da bir dizi sakatlık olabileceği muhakkak… Üç tane gerçek suçluyu bulmak için onlarca kişiyi mağdur ediyorlar gibi bir tablo var. Ama buna rağmen, Türkiye aydınlık bir geleceğe gidiyor.

Seçimlere kısa bir süre kaldı. Genel bir değerlendirme yapacak olursak Cumhurbaşkanlığı seçimleri zamanında yaşanan bir sürecin benzerlerini yaşama endişeniz var mı?

Bu seçimlerin geçtiğimiz seçimlerden daha önemsiz olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. 11. Cumhurbaşkanı seçiminde fırtına niçin koparıldı? Bu sorunun cevabını verirseniz, bu seçimlerin de nasıl geçebileceği konusunda bir fikir verir diye düşünüyorum.

Son olarak Rotahaber’i sormak istiyorum. Nasıl gidiyor? Önümüzdeki günlerde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Rotahaber henüz iki ayını yeni doldurdu. İlk sıralar, hızlı ilerlemenin getirdiği teknik altyapı eksikliği yaşadık. Bu hafta başında teknik altyapımızı yeniledik. Rahat, kolay okunur, kolay ulaşılır, özel içerik bakımından zengin, hızlı ve güncel bir site sunuyoruz. Bendeoku.com, yerelposta.com ile birlikte kolkola yürüyoruz.

on5yirmi5