İskilipli Atıf Hoca Kimdir?

Biyografi
Avrupa’da birkaç ay kalabilme fırsatını elde etmiş ve şöyle-böyle bir yabancı dili hecelemeye başlamış pek çok insan, yapacak başka bir şey kalmamış gibi kendi insanını tezyif etmekte (alaya alm...
EMOJİLE

Avrupa’da birkaç ay kalabilme fırsatını elde etmiş ve şöyle-böyle bir yabancı dili hecelemeye başlamış pek çok insan, yapacak başka bir şey kalmamış gibi kendi insanını tezyif etmekte (alaya almakta) ve milletini hakir görmektedir. Bu tür insanların ağzından şu ifadeleri çok duymuşsunuzdur:

“Ah, ne kadar geri bir milletmişiz!.. Meğer hayat Batı’daymış… Bizim ülkenin insanları âdetâ canlı cenazeler… Bu yığınların, yaşadıkları çağı yakalamaları mümkün değil… Hele Müslümanlık, o bütün bütün çağdışı… Biz, bu kılık ve kıyafetle varılabilecek yerlerin en yakınına dahi varamayız!.. Dünya başını almış göklerde dolaşırken, bizler bu sıkma başlarla hâlâ yerde yürürken de tökezliyoruz. Milletin yükselip çağıyla hesaplaşması düşünülüyorsa, bu, Batılılaşmadan geçer…” vs…

İşte bu düşünceler, merhametsiz yılların ve karanlık günlerin yabancılaştırdığı derbeder nesillerin düşünceleri ve bir dönemde heder olup (boşa) gitmiş yığınların hezeyanlarıdır (boş konuşmaları). O talihsiz günlerde bu hezeyanlara cevap veren bir başyüce kamet vardır: İskilipli Atıf Hoca. O, “Frenk Mukallitliği (taklitçiliği) ve Şapka” ismiyle yazmış olduğu eseriyle geri kalışımızın gerçek sebepleri üzerinde durarak hakikati haykırmıştır. Ne var ki, hak ve hakikata tahammülü olamayan yarasa ruhlular, sesini soluğunu kesmek için onu sudan bahanelerle idam sehpasına kadar götürmüşlerdir.

Babası Akkoyunlu aşîretinin İmamoğulları ailesinden gelen Mehmed Ali Ağa annesi Mekke’den göç etmiş, Ben-î Hattab aşîretinden Nazlı Hanım’dır. Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Âtıf, dedesi Hasan Kethüdâ’nın himayesinde yetişmiştir.

Köy hocasından başladığı tahsiline 1891’de îtibâren iki sene İskilip’te devam etti. 1893 Nisan ayında gelerek ve medrese eğitimine burada devam etti. 1902’de medresedeki öğrenimini bitiren Atıf Hoca, ve aynı yıl mesleki kariyer sınavı kazanıp, ertesi sene Fatih Camiinde ders vermeye başladı.

Bu sıralarda Dâr-ül Fünûn’un İlâhiyat Fakültesine girdi ve 1905’te buradan mezun olarak Kabataş Lisesi Arapça öğretmenliğine başladı.

Yargılamada üyesi olduğu bir cemiyetin Milli Mücadele karşıtı bir beyannamesi de sorulmuştur. Atıf Hoca, bu beyanname hakkında Milli Mücadele yanlısı Vakit gazetesinde bir yalanlama yazısı yayımlamış ve bu bildiriyi desteklemediğini ilan etmişti.

26 Aralik 1925’te arkadaşları ile beraber 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara’ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı. Savcı, İskilipli Atif Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi. Mahkeme, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. Ertesi gün, mahkeme reisi Kel Ali, müdafaa yapmaya gerek görmeyen İskilipli Atif Hoca’yı idama mahkûm etti. İskilip’li Hoca 1 hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanı’nda asıldı.

Ölümünden sonra Ankara’da bulunan mezarı bulunduğu park yerinden 2009 yılı başında İskilip Gülbaba mezarlığına taşınmış ve 2010 yılı başında kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.