Herman Hesse Kimdir?

Biyografi
Hıristiyan bir misyoner aileden gelmekle beraber tutucu ve entelektüel bir aile ortamı içinde büyümüştür. Annesi ve babası annesi Maria Gundert’in (1842–1902) doğduğu Hindistan’daki ...
EMOJİLE

Hıristiyan bir misyoner aileden gelmekle beraber tutucu ve entelektüel bir aile ortamı içinde büyümüştür. Annesi ve babası annesi Maria Gundert’in (1842–1902) doğduğu Hindistan’daki Basel Misyonu’nda görevliydi. Bir Baltık doktorun oğlu olan babası Johannes Hesse (1840 – 1916) Estonya’daki Weißenstein şehrinden gelmiştir. Babası Rus İmparatorluğu’nun bir Baltık Alman vatandaşı olduğu için (Estonya o zamanlar Rusya’ya bağlıydı.) Hermann Hesse de köken olarak Rus uyrukludur. Johannes Hesse, 1873’den beri Calw şehrindeki "Calw Yayınevi" cemiyetinin bir üyesiydi. Yayınevinin başkanı Hesse’nin kayınpederi Hermann Gundert’ten (1814–1892) sonra Hesse 1893 yılından 1905 yılına kadar yayınevi başkanlığı ve müdürlüğü yapmıştır.
 
Hesse’nin beş kardeşinden ikisi çok erken yaşta ölmüştür. Hesse, çok yaratıcı bir çocuk olduğu gibi güçlü bir ifade mizacına da sahipti. Yeteneği daha erken yaşlarda fark edilmiştir. Şiire ilişkin herhangi bir fikir eksikliği olmayıp harika resimler yapardı. Annesini ve babasını yetersiz görüp annesine 2 Ağustos 1881’de, babası Johannes Hesse’ye bir mektup yazmıştır.
 
Hermann Hesse’nin yaşamının ilk yıllarını sürdürdüğü dünyasında, bir taraftan Suabiya’daki (Suabiya Almanya’nın güneydoğusunda bulunur, dili Suabiya dilidir.) aşırı dindarlık ruhundan etkilenmiştir. Diğer bir yandan da, çocukluğu ve gençliği babasının Baltık kültürünün etkisiyle geliştirilmiş, Hermann Hesse’nin "önemli ve etkili bir gerçektir" diye nitelendirdiği gibi. Böylelikle babası Swabia ya da İsviçre’deki gibi, "her zaman çok kibar, garip ve yalnız, az konuksever olarak anlaşıldığı", aslına ve toplum kurallarına uymayan bir yabancıydı. Bunun yanı sıra, annesinin ailesi de misyonerlerin büyük ölçüde uluslararası topluma ait olduğu gibi ve büyükannesi Julie Gundert’in de bu asil kökene dayandığı gerçeğiydi. Dubois (1809 – 1885) yaşamı boyunca Fransızca-İsveççe konuşan Svabyalı orta sınıf tabakasında bir yabancı olarak kalmıştır.
 
Çocukluk dönemindeki deneyimleri ve olayları ve Calw’deki gençliği, nehirde geçen maceraları, köprü, küçük kilise, birbirine yakın olan evler, ayrıca takdire değer insanları ve köşeleri gizliyordu, ancak Hesse önceki Gerbersau hikâyesinde farklılıkları ve özellikleri de tasvir etti ve hayata uyarladı. Hesse gençlik zamanında, eski dönemdeki Gerber’in locasından oldukça etkilenmiştir. Hesse’nin Calw şehrinde en sevdiği yer Nikolaus köprüsüydü ve sık sık oraya gider ve orda otururdu.
 
Hermann Hesse’nin birçok dile hâkim olan büyükbabası Hermann Gundert’in mükemmel ve dünya edebiyatını barındıran kütüphanesi onun hizmetindeydi. "Benim hayatımda koruma ve Nasyonalizme karşı bir tutumu oluşturan nedenler bu dünya vatandaşlığının birimleridir.’"
 
Okul hayatı (1885 – 1894)  
1881’de aile beş yıllığına Basel’e taşınmıştır. Burada Hesse’nin okuduğu keşiş okulu vardı. Baba Johannes, 1882’de vatandaşlık hakkını elde etmesiyle bütün aile İsviçre vatandaşlığına geçebilmiştir. Aile Temmuz 1886’da yine Calw’e geri dönmüştür. Hesse burada Calw Latin Okulu’nda 2. sınıfa başlamıştır. Bu okuldaki başarısından sonra Hesse 1891 yıllında evangelik ve teolojik seminere Maulbronn’da katılmıştır. Öğrenci olarak İsviçre vatandaşlık hakkından vazgeçmek durumunda kalmıştır ve 1890 Kasımında babası onun Würrtemberg vatandaşlığı hakkını elde etmesi için başvurmuştur. 1892 Mart ayında isyankâr karakteri ortaya çıkmış ve bu seminerden kaçmış, ama 1 gün sonra yakalanmıştır.
 
Çeşitli kurumlar ve okullar arasındaki macera yolculuğunun başlamasıyla, anne ve babasıyla şiddetli tartışmalar içerisine girmiştir. Hermann Hesse kötü bir dönem geçirmiş ve 20 Mart 1892 tarihli mektubunda da intihar düşüncesini dile getirmiştir. İntihar girişiminde bulunduktan sonra, Christoph Friedrich Blumhardt kontrolünde bulundurmak üzere Mayıs 1892’ta Bad Boll isimli enstitüye yatırılmıştır.Carl Jung’un öğrencisi Lang’ın tedavi ettiği Hesse’nin ruhbilime ve Jung’a duyduğu ilgi bu durum sonrasında körüklenerek iç dünyasının zenginleşmesine neden olmuştur. Hesse on beş yaşında bir gençken, davranışları sebebiyle anne ve babası tarafından Stuttgart yakınlarındaki Remstal Stetten’de sinir hastalıkları hastanesine getirilmiş, burada bahçede çalışmış ve zihinsel engelli çocukların eğitimi konusunda yardımcı olmuştur. Burada buluğ çağına girmesiyle beraber, ailesinin kendisini pek anlamadığı duygusu ve yalnızlığıyla, 14 Eylül 1892 tarihinde babasına bilindik ve suçlayıcı bir mektup yazmıştır, ona yazmış olduğu mektupta öncekinin aksine artık kendisinin, oldukça açık yüreklikle kendini ifade ettiği ve bundan böyle daha mesafeli duracağı söz konusuydu. Dipnot olarak da şunu eklemiştir: "Bu olayda artık kimin aklının eksik olduğu konusunda endişelenmeye başladım". Anne babasını ve dünyayı geride bırakıp gitmek için Tanrıya yalvarıyordu ve ailesinin tutucu dini gelenekleri arkasında sadece ikiyüzlülüğü görmüştür.
 
1892 yılının sonunda eğitimine devam etmek üzere Cannstatt’taki liseye başvurmuştur. 1893 yılında girmiş olduğu sınavı geçmesine rağmen, okula devam etmemiştir.
 
Deneyimleri (1894 – 1895) 
Eğitim sistemindeki kısıtlamalar ve misyoner babasının dinsel baskıları Hesse’yi çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden kendi yolunu bulmak için uzun süre mücadele etmek zorunda kalan Hesse, bir kitapçıda çalışmaya başladı. Neckar Esslingen şehrinde üç gün süren kısa kitapçılık işinden sonra, Hesse 1894 yılının yaz başlarında Calw şehrindeki saat kulesi fabrikasında 14 ay kadar makinist çıraklığına başlamıştır. Lehim yapan Hermann Hesse, işin mekanik yapısından bunalmış ruhunda çıkış noktaları aradığı bir dönemde edebiyata ve entelektüel bir tartışmaya yönelmiştir.1895 yılının ekim ayında Tübingen’de yeni bir kitapçıda ciddi olarak çalışmaya başlamıştır. Daha sonra gençlik döneminde yaşadığı deneyimlerini "Çarklar Arasında" isimli romanında işlemiştir.

Yazışmaları (1946–1962) [ 
İkinci Dünya Savaşından sonra Hesse’nin üretkenliği yeniden başladı: Anlatılar ve şiirler yazmış, ama roman yazmamıştır. Uğraşısının ağırlıklı noktası gittikçe daha kapsamlı olan yazışmalarının üzerinde toplandı. Aralıksız gelen mektuplardan günlük yararlanması, Montagnola’daki "bilge yaşlıdan" finansal destek, yaşama yardımı ve yönlendirme uman Alman okuyucuların yeni bir neslinde yeniden canlanan ününü yaşaması için bir fırsattı. Oğulları Bruno ve Heiner Hesse’nin ve Offenbach’taki Hesse Basım Arşivlerinin araştırmasına göre Hesse 35.000 civarında mektup aldı. Kendi isteği doğrultusunda sekretersiz çalıştığı için mektupların büyük bir kısmını kendisi bizzat cevapladı: Cevap verdiği mektuplardan 17 000 tanesine ulaşıldı. Belirgin biçimde bireyci olarak bu yaptığını ahlaki yükümlülük olarak gördü. Bunun yanı sıra aynı taleplere, konu oluşturmalara, kendi bulunduğu duruma, günün akışında herkesin ilgisini çeken olay ve gözlemlere dair Genelge olarak gönderdiği daha uzun izlenimlerinin bir çalışmasını bitirdi.
 
Ölümü (1962)  
Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 9 Ağustos 1962’de beyin sektesinin sebep olduğu uykusundayken öldü ve iki gün sonra arkadaşı Hugo Ball’ın yatmakta olduğu Montagnola yakınlarında yer alan Gentilino’da Sant’Abbondio mezarlığında ailesi ve arkadaşları eşliğinde toprağa verildi. Ball, Hesse’nin yazar ve edebiyat sanatçısı olarak edebi özendirmelerinde ve doğruluğunda en iç ruhsal duygu alanına kadar anlaştığını hissettiği nadir yol arkadaşlarından birisiydi.
 
Edebi önemi  
Hesse’nin ilk eserleri 19 yüzyıl geleneği doğrultusundadır: Şiiri Romantizm akımının etkisi altındadır aynı şekilde "Der Grüne Heinrich"in yazarı Gottfried Keller’in sonrasında gelişim romanı olarak bilinen türde yazdığı "Peter Camenzind" kitabının dili ve üslubu da Romantizm akımının yansımalarını gösterir.
 
Hesse, içerik olarak Yaşam Reformları’nın ve Gençlik Hareketleri’nin bir yönelimini benimsediği, büyüyen sanayileşme ve şehirleşmeye karşı hareketlerin içinde bulunmuştur. Özellikle Gusto Gräser’ın yaşadığı civardaki Monte Verita onun için sembol olmuştur. Biçimdeki ve içerikteki yeni romantikçi bu tutumdan Hesse daha sonraları vazgeçmiştir. Şehir ve kırsalın karşılaştırılması ve kadın erkek zıtlığında kendini gösteren "Peter Camenzind"in tezatlı yapısı buna karşılık Hesse’nin sonraki önemli eserlerinde de (örneğin "Demian" ve "Bozkırkurdu" eserlerinde) hala görünmektedir.
 
Psikolog Carl Gustav Jung’un prototip öğretisiyle tanışıklığı, hatta Jung’un psikoloji çalışmalarına olan bu ilginin Hesse’nin eserleri üzerinde somut etkisi olduğu, ilk olarak "Demian" romanında kendini gösterir. Kendi kendini keşfetme ve ruhsal evrende gizemli olanın ardında öz kimliği yaratma çabaları ile Jung Psikolojisine doğrudan bağlantılar, Hesse’nin arkadaşı Gusto Gräser’in de işaret ettiği bir durumdur. Genç bir insana kendine giden yolu açan eski arkadaşı ya da ustası, kitabın merkezi konusu halindedir. Bu sebepten dolayı sayısız "Hesse nesli" kendilerine en sevdikleri yazarı seçtiler ve hala da seçmektedir. Gelişim romanı geleneği “Demian”da hala görülebilmektedir. Fakat bu eserinde (hatta “Bozkırkurdu’nda da) tutum gerçek düzeyde değil de, bir iç "ruhlar kırsalında" gerçekleşmektedir.
 
Hesse’nin eserlerindeki başlıca diğer bir yaklaşım her şeyden önce (ama sadece) “Siddharta” romanında bulunan spiritüalizmdir. Hint bilgelik öğretileri, Gusto Gräser’in ona tanıttığı Taoizm ve Hıristiyan mistiği onun arka alanını oluşturmuştur. Birey üzerine bilgeliğe giden yolu açan ana eğilim paralelleri daha çok Theravada Budizm’inde bulunsa da Asya öğretisine hitap etmeyen tipik batı yaklaşımıdır. Bazı eleştirmenler, Hesse’ye, kendi kişisel dünya görüşünü ve ruhsal durumunu aktarmada edebiyatı kullandığına yönelik bir karşı argüman öne sürmüşlerdir. Bu eleştiri ters çevirtilip eleştirmenlerin, onun edebiyatına değil, dünya görüşüne karşı çıktıkları söylenebilmektedir.
 
Hesse’nin tüm eserleri güçlü bir otobiyografik bileşimi barındırır. Bu bileşim özellikle "Demian"da, "Doğuya Yolc’luk"ta, hatta "Klein und Wagner" eserinde ve "yaşam krizi romanı" için doğru bir örnek olan "Bozkırkurdu"nda açıkça bellidir. Sonraki eserinde bu bileşimler daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hesse birbirine bağlantılı romanlar olan "Doğuya Yolculuk" ve "Boncuk Oyunu"nda ana konusunu çok değişik varyasyonlarda kuvvetlendirmiştir: Bir genç ve onun eski arkadaşı ya da ustası. Ortaya çıkış tarihinin arka alanından, 20. yüzyılın en berbat yıllarında önce Hesse "Boncuk Oyunu"nda insanlığın ve ruhun ütopyasını işaret etmiştir, bunun yanı sıra Hesse tekrar bir klasik gelişim romanı yazmıştır. Her iki unsur diyalektik bir etkileşimde teraziye tutunmaktadır.
 
Hesse hayatı boyunca o zamanda bilgi aktarma, teşvik ve yapıcı eleştiri alanlarında onunkiler gibisini aratan kalite ölçütleriyle 60 farklı gazete ve dergi için yazdığı yaklaşık 3000 kitap eleştirisi hazırlamıştır. Thomas Mann gibi, Hesse de Goethe’nin çalışmalarıyla yoğun bir şekilde uğraşmıştır.
 
Hesse’nin kitaplarının eleştirileri o zamana dek tanınmayan yazarların kitaplarından Asya kültür çevrelerindeki felsefi çalışmalara kadar uzanmıştır. Bu çalışmalar bugün dahi varlığını sürdürmekte; özellikle 1970’li yıllarda batının da edebiyat, felsefe ve düşünce ortak mirası olmadan önce Hesse tarafından keşfedilmiş ve gerekli çalışmaları yapılıp kullanılır duruma getirilmiştir.