İnsanlığın yeni hafızası Google!..

İnternet
İsmail Öz’ün haberi “Benim devrimim sizin devriminiz olmayabilir.” Bahsedeceğim konu aslında dünyada da yeni fark edilmiş olan bir konu. Yapılan çalışmalar ise henüz bir elin parmakl...
EMOJİLE

İsmail Öz’ün haberi

“Benim devrimim sizin devriminiz olmayabilir.”

Bahsedeceğim konu aslında dünyada da yeni fark edilmiş olan bir konu. Yapılan çalışmalar ise henüz bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az.

Evet, bu yazımda size toplumsal hafızamızın işleyişinde bir devrim özelliği oluşturan “Transactive Memory” yani “Aktif Geçişli Hafıza” dan bahsedeceğim. Konuya bu açıdan bakmanın bize ne faydası olacak derseniz, hemen şunu ifade edebilirim. En başta öğrenme süreçlerini yöneten eğitimcilerin, anne-babaların ve o süreci yaşayanların anlamlandıramadığı birçok soruyu, daha iyi anlamlandırmasına yardımcı olacaktır.

Mesela:

-“Ofline” olduğunuzda yani internetten ayrı kaldığımızda en basit şeyleri dahi hatırlamakta zorlanıyorsanız,

-Aklınıza kitaplar ve kütüphaneden ya da kendi hafızamızdan önce “arama motorları” geliyorsa,

-Çocuklarınızın sınav tarihlerini dahi, “onlar” adına “siz” hafızanızda saklamak zorundaysanız,

-“Eskiden aklımda onlarca telefon numarası saklayabiliyordum şimdi ise bir taneyi bile hafızama yazarken zorlanıyorum.” diyorsanız, vs. vs.

Siz de bu soruların cevabını artık farklı bir bakış açısıyla aramalısınız. O da, artık hafıza ve zekâ ilişkisinin, internet çağıyla birlikte değiştiğidir. Çünkü bir problem ya da durumla karşılaştığımızda gerekli olan bilgiyi, kitaplardan önce artık entegre olduğumuz “online”  sitemler üzerindeki hafızayı kullanarak elde ediyoruz.

Harvard Üniversitesinden Daniel M. Wegner, Kolombiya Üniversitesinden Betsy Sparrow ve Viscasın Üniversitesinden Jenny Liu, üç psikolog bir araya gelerek “Google’ın hafıza üzerindeki etkileri (Google Effects on Memory)” üzerine bir çalışma yaptılar. “Science” Dergisinde yayınlanan bu çalışma, insanların artık kendi hafızaları yerine “ortak hafıza olan google” gibi bilgi kaynaklarını kullandıklarını ifade ediyor. Bilgiye ulaşmadaki bu kolaylıklar ise yeni neslin, bilgiyi zihnine yük olarak görmesine sebep oluyor. “Neden beynimi yorayım ki nasıl olsa internet var.” anlayışını ön palana çıkarıyor ya da “değişimin diliyle” artık böyle olması gerekiyor; gerçeğimiz bu.

Ülkemizde ise bahsettiğim konu üzerinde henüz bir bilimsel çalışmaya rastlayamadım. Benim bu konuyla ilgili farkındalığımın mimarı ise robotlarda kullanılan “Yapay Zekâ” üzerine doktora yapmış olan değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Koç oldu. Onun, zihnimde açtığı yolu ben de elimden geldiğince ilerletmeye çalıştım.

Bu değişimin fark edilmesi, “Y” Kuşağı denilen, dijital çağ çocuklarını, onun ardından gelecek olan “Z” Kuşağını anlamada çok daha kolaylık oluşturacaktır. Bu kuşakları anlamak için onların yaşam boyutlarını iyi algılamak ve empati kurmak gerekir. Fakat günümüzde genellikle bu kuşakları anlamak yerine, kendi doğrularımız üzerinden onlarla savaşmayı seçiyoruz. Bu yazı, anlamlandırmaya hizmet ederek çatışmaları da azaltır ümidindeyim.

Bir de yararı olur diye birazcık “Z” Kuşağından ve özelliklerden bahsedeyim.

“Z” kuşağı, diğer adları (zero generation, net generation): Doğum tarihi 2003 ve sonraki yıllar olarak varsayılan bir kuşaktır. En iyi anlaşabileceği kuşak ise doğal olarak kendisinden bir önceki “Y” kuşağı olacaktır.

Belirgin özellikleri şöyledir:

a.       Teknoloji ile son derece iç içe olacaklar; 

b.      Coğrafi sınırlamaları olmayacak; batılı akranlarıyla daha kolay entegre olacaklar ve kompleksli olmayacaklar, 

c.        Daha yüksek gelir düzeyine sahip olacaklar,

d.      Erkeklerden daha fazla kazanacak kadınlar ve harçlıkları yüksek çocuklar, pazarlamacıların gözdesi olacak,

e.      Kadın ve erkeğin sosyal rolleri değişecek,

f.        Çok fazla bireysel ve bağımsız olacakları için yalnız yaşam artacak,

g.       Bu da konut, beyaz eşya, otomotiv gibi pek çok pazarın büyümesine sebep olacak, pek çok işi bir arada yapabilecekler. Örneğin kahvaltıda walkmenle müzik dinleyip, hem gıda, hem eğlence tüketecekler,

h.      Marka sadakatleri çok az ve tatminsiz olacaklar.

i.        Yaratıcılık ve yenilikten zevk alan ve aynı zamanda güven arayan bir kuşak olacak,

j.        Teknoloji ile iç içe, sadakatsiz ve yalnız yaşamayı tercih edecekler; onlar için iletişim, genetik ve uzay teknolojileri tercih edilen meslekler olacaktır.

Not: Bu özellikler toplumdan topluma değişebilecek ihtimallerdir.

Sonuç olarak şunları ifade etmek gerekir. Öncelikle yaşanan bu değişimin çok iyi okunması, beraberinde getirdiği sosyolojik, psikolojik, sosyal psikolojik, ekonomik ve siyasi mantalite değişimlerinin iyi algılanması gerekir; bunlara ilave olarak bilginin arşivlenmesi, eğitimde izlenecek yol ve yöntemlerin gözden geçirilmesi de tabi.

Her türlü bilginin “ortak kullanıma” sunulduğu, her kademeden insanın da bu bilgilere aynı yolları kullanarak rahatlıkla ulaşabildiği bu yeni “sosyal hafıza sistemi” bilginin kaybolmamasının veya dar bir çerçevede kalmamasının da yolunu açmıştır. “Toplumsal hafıza bireysel hafızadan daha fazlasını temsil eder.”

Tarihin hiçbir döneminin barındırmadığı kadar denge ve değişimi içinde barındıran bu dönem, her birimiz için zor olsa da içinde barındırdığı fırsat ve bilgi zenginliğiyle bir ilham kaynağıdır.

Saygılarımla… 

Haber 7