Dün Bilim-Kurguydu Bugün Gerçek!

İnternet
Sinema ve televizyonda hayranlıkla izlediğimiz bilimkurgu filmleri sadece bizleri eğlendirmekle kalmıyor aynı zamanda yepyeni teknolojilere de ilham veriyor.  Filmlerde hayal dünyamızı süsleyen a...
EMOJİLE

Sinema ve televizyonda hayranlıkla izlediğimiz bilimkurgu filmleri sadece bizleri eğlendirmekle kalmıyor aynı zamanda yepyeni teknolojilere de ilham veriyor. 

Filmlerde hayal dünyamızı süsleyen aygıtlar bir süre sonra gerçek hayatta karşımıza çıkıyor. Bir dahaki sefere bir bilimkurgu filmi izlediğinizde daha dikkatli olun. Belki orada hayranlıkla izlediğiniz bir aygıt kısa süre sonra hayatınızın vazgeçilmez bir parçası olabilir. Peki şimdiye kadar seyrettiğimiz hangi filmlerdeki ne gibi aygıtlar günümüz teknolojisine ilham verdi? İşte film dünyasından bazı örnekler…

GELECEĞE DÖNÜŞ II-1989

Geleceğe Dönüş filmi 1980’li yıllarda çocukluğunu yaşayan nesil için gerçek bir efsaneydi. Zaman içerisinde yolculuk yapmak fikri izleyen herkesi heyecanlandırmıştı. Henüz uçan bir araba ile zaman içerisinde seyahat mümkün değil ama bazı konularda önemli gelişmeler oldu. Serinin bu 2. filminde Lorraine adlı karakter McFly’ın evine girmek için anahtar değil, parmak izini kullanıyordu. O zamanlarda böyle bir şey tam bir bilimkurgu fantezisi iken günümüzde parmak izi teknolojisi artık birçok yerde kullanılabiliyor.

YILDIZ SAVAŞLARI–1977

George Lucas’ın yönetmenliğini yaptığı bir sinema efsanesi olan Star Wars ile hiç bilmediğimiz dünyaların hayalini kurduk. Uzay savaşlarına şahit olduk. Henüz ışın kılıçlarımız ve lazer silahlarımız yok ama Prenses Leia’nın Obi-Wan’la iletişim kurmak için kullandığı hologram teknolojisi artık mümkün. CNN televizyonu 2008 yılında bu teknoloji yardımıyla seçim sonuçlarını izleyicilerine duyurdu.

2001: BİR UZAY MACERASI-1968

Arthur Clarke’ın romanından beyazperdeye Stanley Kubrick tarafından 1968 yılında uyarlanan film o zamanki seyircide şok etkisi yapmıştı. Film o kadar gerçekçiydi ki NASA tarafından astronotları eğitmek için kullanıldı. NASA astronotu Neil Armstrong ve Edwin Aldrin filmin çekilmesinden tam 1 yıl sonra 16 Temmuz 1969’da Ay’a ilk defa ayak bastı. Kubrick’in filminde oluşturduğu gerçekçi atmosfer nedeniyle birçok insan komplo teorileri üretip aslında Amerikalıların hiç Ay’a gitmediklerini dahi iddia ettiler.

BLADE RUNNER-1982

Ridley Scott’ın yönetmenliğini yaptığı Blade Runner’da kullanılan Voight-Kampff testi günümüz biyometrik uygulamalarına da ilham oldu. Gözbebeğinin yapısının bir ekran yardımıyla incelendiği Voight-Kampff testi, bir kişinin robot mu yoksa insan mı olduğunu anlamak için kullanılıyordu. Günümüzde bunun benzeri bir teknoloji üst düzey koruma yapılan yerlerde kullanılıyor. "Ben adamı gözünden tanırım" sözü artık bilimsel bir gerçek.

AZINLIK RAPORU-2002

Steven Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı bu filmde geleceğe dair birçok ilginç tasvirler mevcut. Metroda dijital kâğıt gazeteleri okuyan insanlar ve anında değişen manşetler bugünün tablet bilgisayarlarını ve gazetelerin tablet gazeteler için yaptığı uygulamaları andırıyor. Üstelik o zaman bilinmeyen ama bugün iyice yaygınlaşan 3G sayesinde internete her yerden erişebiliyoruz. Okuduğumuz manşetler bir gelişme anında hemen değişiveriyor. Biyometri teknolojisinde son birkaç yılda yaşanan gelişmeleri gördükçe filmde kimlik olarak kullanılan yüz, ses ve retina tanımaları bize artık pek de ütopik gelmiyor. Üstelik kişiye özel reklam uygulamaları Japonya’da bazı alışveriş merkezlerinde denenmeye başlandı. Filmde hayranlıkla izlediğimiz harekete duyarlı bilgisayarların gelişi de pek uzak değil gibi gözüküyor. Bu teknolojinin ilk örneğini kızılötesi ışın yardımıyla herhangi bir yüzeye yansıtılan sanal klavyeler ile gördük. Ama asıl teknoloji Microsoft’un yeni XBOX aparatı ‘Natal Projesi’ ile geliyor. Derinlik algılayıcı kamera yardımıyla vücut hareketlerinizi, mimiklerinizi ve hareketinizi algılayan bu sistem sayesinde kumandaya ihtiyaç duymadan oyun oynamak mümkün olabilecek. Bu yeni dünyada artık oyun sizsiniz.

STAR TREK-1966
Star Trek bu alandaki en önemli bilimkurgu yapımlarından bir tanesi. 1966 yılında ABD televizyonlarında gösterime giren Star Trek dizisi, ilk günden bugüne milyonlarca insan tarafından dünyanın dört bir yanında hayranlıkla izlendi. Konusu 22. ve 24. yüzyıllar arasında uzayda geçen Star Trek dizisinde birbirinden ilginç teknolojik aletler kullanıldı. Bunların bir kısmı günümüzde artık vazgeçemediğimiz aygıtlar oldu.

PADD (Personal Access Display Device): A4 kâğıt boyutuna yakın, geniş dokunmatik ekrana sahip ve elde taşınabilir bir dijital aygıt olan PADD ile ana bilgisayar sistemine erişilebiliyor ve rapor tutulabiliyordu. Üstelik tüm gemi mürettebatı da kişisel bilgilerini PADD yardımıyla sisteme girebiliyordu. PADD’lerin bazı modelleri bir stylus kalem yardımıyla da kullanılabiliyordu. PADD’lerin ayrıca LCARS adında kendilerine özel bir işletim sistemi vardı. Bu sistem, hem ses komutlarıyla hem de ekrandan kontrol edilebiliyordu. PADD’ler önce Palm cep bilgisayarları olarak karşımıza çıktı. Ama Apple tarafından tam anlamıyla gerçeğe dönüştürüldü. Üstelik neredeyse aynı isimle piyasaya sunularak: iPAD.
 

Communicator: Star Trek’teki karakterler birbirleri ile "communicator" adı verilen konuşma aygıtları yardımıyla haberleşiyordu. Bu konuşma aygıtları ile ses iletişimi kolaylıkla sağlanabiliyordu. Herhangi bir uydu sinyaline ihtiyaç duymayan bu aygıtlar ile her yerde iletişim sağlamak mümkündü. "Işınla beni Scotty" repliği ile büyüyen bir nesil için büyük bir fantezi olan bu konuşma aygıtları günümüzün kapaklı cep telefonu dizaynlarına ilham oldular. Henüz ışınlanmak mümkün değil ama Kaptan Spark edasıyla konuşmak mümkün.

Uhura’nın küpesi ve telsiz rozetler: Star Trek’te haberleşme subaylığı yapan Uhura, küpe şeklinde bir iletişim aracı kullanıyordu. Bu iletişim aracının yakaya takılan rozet şeklindeki modelleri de mevcuttu. Bu araçlar yardımıyla mürettebat kablosuz iletişim sağlayabiliyordu. Star Trek’te kullanılan bu küpeler ve rozetler günümüz bluetooth teknolojilerine ilham verdi. Küpe şeklinde kulaklıklar ile iletişim kurabilmemiz için artık bir Star Trek uzay gemisinde olmamız gerekmiyor.

Zaman