Bilim Parkı Yoksa Mucit de Yok!

İnternet
İmparator III. Napolyon, Leon Foucault’a deneyini Paris’teki büyük kubbeli Pantheon binasında yapmasına izin verir (1851). Ünlü fizikçi, kubbenin ortasına 67 metrelik çelik telle 28 gram a...
EMOJİLE

İmparator III. Napolyon, Leon Foucault’a deneyini Paris’teki büyük kubbeli Pantheon binasında yapmasına izin verir (1851). Ünlü fizikçi, kubbenin ortasına 67 metrelik çelik telle 28 gram ağırlığında demir top asar. Topun alt tarafına sivri bir uç takar. Yere serili ince kum tabakasında bu ucun bıraktığı izlerden yararlanarak sarkacın salınım düzlemindeki değişimini izler. Kumun üzerindeki izler yavaşça farklılaşır, daire çizmeye başlar. Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğü ilk kez bu deneyle ispatlanır…

Jiroskoplar uçakları havada, uyduları yörüngesinde ve gemileri rotasında tutan sessiz beyinlerdir. Jiroskop, 1817 yılında J. Bohnenberger tarafından icat edilir. Günümüzde bu cihaz robotlara, otomobillerin gösterge panosundaki navigasyon cihazlarına, uzay mekiklerine, Hubble Uzay Teleskopu’na ve Mars keşif aracına yön vermek için kullanılıyor…

Bunlar gibi daha nice önemli buluştan günümüzde faydalanıyor olsak da neyin nasıl meydana geldiğini bilmiyoruz. Okullardaki fizik dersleri de ne yazık ki formüllerin ötesine geçemiyor, hayatımızın içine bir türlü giremiyor. Mevsimlerin nasıl meydana geldiğini anlatan öğretmenlerin çoğu talebelerinin zihninde herhangi bir tablo çizemiyor. Ezberlenen metinler, formüller ancak sınav sorularını çözerken işe yarıyor. Kısa bir zaman sonra da unutuluveriyor. Hâlbuki ‘bilim’ genel başlığı altında bizi birebir ilgilendiren binlerce olay cereyan ediyor evrende. Her yeni güne bu gerçeklerin farkında olmadan başladığımız için de ne yanan ormanlar, delinen ozon tabakası ne de uydu çöplüğüne dönen uzay ilgimizi çekiyor. Oysa gelişmiş ülkelerde yetişen yeni nesil bu önemli gerçeklerin farkına vararak, yaşadıkları dünyayı keşfederek büyüyor. Bilimi eğitim hayatlarının merkezine koyuyor, ‘bilgi güçtür’ düsturuyla hareket ediyorlar. Bunun için de daha küçücükken bilim parklarına gidiyor, deneyler yapıyor, akıllarına takılan her türlü soruyu rahatlıkla sorabiliyorlar. Her yeni sual ufuklarını biraz daha açarken; araştırmaya meraklı bir nesil kendiliğinden yetişiyor. Peki bilim parkları, ülkemizde neden ‘yok’ denecek kadar az? Bu özel mekânların çocuk ve gençlere ne gibi faydaları var?

Bugün dünyada yaklaşık 2 bin 400 bilim parkı bulunuyor. Bunların 300’den fazlası Avrupa ülkelerinde hizmet veriyor. Yılda 290 milyon kişi buraları ziyaret ediyor. Türkiye’de sadece İstanbul ve Ankara’da bilim parkı var. Fakat onlar da ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Genelde öğrenciler bilim parklarına toplu hâlde gidiyor. Kalabalık olmaları öğrencilerin mekândan tam anlamıyla faydalanmasını engelliyor. Anadolu şehirlerinden gelen öğrencilerin sayısı da gerek maliyetin yüksekliği gerekse öğretmenlerin 30-40 öğrencinin sorumluluğunu almak istememesi sebebiyle giderek azalıyor. Bazı gönüllü kuruluşlar da bilim setlerini bir TIR içinde farklı şehirlerdeki öğrencilerin ayağına götürüyor. Lakin tüm bu çabalar bilimin çocuk ve gençlere sevdirilmesi için yeterli görülmüyor.

“BİLİM PARKLARI BİLİMİ SEVDİRİR, DENEY HEYECANI VERİR”

2 yıl önce kurulan Mucit Çocuk Bilim Parkları Kurma ve Geliştirme Derneği, isminden de anlaşılacağı üzere bilim parklarının ülkemizde yaygınlaştırılması için önemli faaliyetler yürütüyor. Yönetim kurulunda mühendislerin, emekli öğretmenlerin, öğretim üyelerinin bulunduğu derneğin başkanı Erol Gürakar, bilim parklarının yararlarını şöyle anlatıyor: “Bilim parkları, ‘Bilime sahip olmak için ne yapmalıyız?’ sorusunun cevabıdır. Birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan daha fazla genç nüfusa sahibiz . Eğer bu avantaj iyi yönlendirilirse büyük bir güce dönüşür. Bilim parkları deney heyecanı verir, bilimi sevdirir. Dünyada yaşananları kavratarak öğretir, temel, uygulamalı bilimler ve teknoloji hakkında bilgi verir, çocuk ve gençlere öğrenme şevki, keşfetme mutluluğu sağlar. Bilim parklarını gelişmiş ülkeler ‘çocuklar iyi vakit geçirsin’ diye değil, bilim toplumunun tohumlarını atmak için kullanır.” Gürakar’a göre bu özel mekânları ziyaret eden bin çocuğun bini de bilim adamı olacak değil. Ama bunlardan birkaçının bile gerçekten bilim adamı olmak istemesi, hayatını buna göre yönlendirme çabası içine girmesi çok önemli.

Elektronik Yüksek Mühendisi Erol Bey, derneği yakın zamanda kursa da bu konuda ciddi çalışmaları olan biri. Güç elektroniği üzerine özel tasarım ve üretim yapan Gürakar, birçok yurt dışı seyahatine katılır. Gittiği her ülkede bilim parkı var mı yok mu araştırır. Bilim parklarının içinde saatlerce vakit geçirir, gözlem yapar, yüzlerce fotoğraf çeker. Hangi deney setinin nasıl hazırlandığını inceler. Parkın yöneticileriyle konuşur, sistemin kuruluş aşamaları hakkında bilgiler alır. Konuya sosyal sorumluluk bilinci içinde yaklaşıp ‘acaba ne yapsam?’ diye aylarca düşünür. Çünkü yurt dışındaki bilim parkları fabrikalarda değil, özel tasarım atölyelerinde üretilir. Bu da maliyetin hayli yükselmesine sebep olur. Deney setlerini 400-500 bin dolar vererek yurt dışından getirtmek istemez. En fazla 50 bin liraya mal etmek niyetindedir. Yıllardır elektronik özel tasarım alanında çalışması Gürakar’ın işini kolaylaştırır. Gerekli malzemelerin bir kısmını piyasadan tedarik eder, bir kısmını da kendi gibi düşünen sanayicilere özel olarak ürettirir. Bu faaliyetlerinin ticari olabileceği düşüncesinin önüne geçmek için de dernek kurmaya karar verir…

Bilim parkları 100 metrekarelik mekânlara kurulabildiği gibi 400-500 metrekarelik alana da yayılabiliyor. Burada birçok fizik kanunu ile bilimsel gerçekler özel deney setleriyle anlatılıyor. Parkı gezenler deneyleri birebir yapma şansı buluyor. Setlerin üst kısmında deneyin nasıl yapılacağı ile mevcut düzenekten ne anlamamız gerektiği anlatılıyor. Ardından akılda kalıcı, merak uyandırıcı bir soru sorulup cevabı öğrencinin bulması, araştırması isteniyor.

Gelişmiş ülkelerde yüzden fazla deney setinin bir arada bulunduğu bilim parkları mevcut. Fakat maliyetlerin yüksekliği ortada. Bundan dolayı Mucit Çocuk Derneği; ‘en önemli’ 50 deneyi belirleyip onlar üzerine çalışmayı seçmiş. Ama Erol Bey, isteğe göre bu sayının rahatlıkla artabileceğini söylüyor. Türk yapımı deney setlerinin özelliklerine gelince; rahatlıkla sökülüp takılabiliyor, kolayca bir yerden başka yere nakledilebiliyor, çocuklar deneyleri oracıkta gerçekleştirebiliyor, üstelik fazla da yer kaplamıyor. Maliyeti ise muadillerine göre çok uygun. Setlerin isimleri ise yapılacak deneylerle alakalı fikir veriyor: “Topun havada durması, prizma-beyaz ışığın renklere ayrılması, mıknatısı tanıyalım, elinizle akım üretin, manyetik alan değişiminde akım üretmek, durgun elektrik, seri devre, OHM Kanunu, hava kabarcıkları cisimleri batırır mı, kuvvetlerin bileşkesi 2, manyetik fren, Pisagor bağıntısı, jiroskop 3, nasıl nefes alırız, momentumun korunumu ve hangisi önce fırlar.”

Bir dernek üyesinin fabrikasında yapılan setlerin her birinin maliyeti bin lirayı geçmemesi için özel bir çaba sarf ediliyor. Sebebi de basit aslında. Herkese, her kesime ulaşmak. Derneğin varlık sebebi de bu. Erol Bey ve ekibi şimdiye kadar 140 belediyeye deney setlerinin faydalarını ve fotoğraflarını anlatan bilgilendirme dosyaları göndermiş. Fakat yeterince geri dönüş alamamışlar. Bu engeli kısa zamanda aşacaklarına inanan Gürakar umudunu kaybetmemiş gözüküyor: “Bundan sonraki süreçte birebir belediye başkanlarını ziyaret ederek anlatmak istiyoruz. Büyük küçük her belediye sosyal projeler üretiyor, bu işlere önemli bütçeler ayırıyor. Bilim parklarını bilmedikleri için yeterince ilgi göremediğimizi düşünüyorum. Birkaç belediye bu parkları hayata geçirse sayılarının kısa sürede artacağı kanaatindeyim. En azından her şehirde birkaç bilim parkı bulunmalı, kütüphaneler gibi girişler de ücretsiz olmalı.”

Keşke daha önce görseydik

Mucit Çocuk Derneği’nin yerel yönetimlere yaptığı çağrıya cevap verenlerden biri Ümraniye Belediyesi. Yaz şenlikleri çerçevesinde 400 metrekarelik bir alanda bilim parkı kuran belediye, aynı zamanda bir ‘ilk’e de imza atmış. Hayatında ilk kez bilim parkı gezen çocukların da bu aktiviteden memnun olduğu kesin:

Emre Cantok (13): “Daha önce bilim parkı diye bir şeyi duymamıştım. Görünce çok şaşırdım. Önce araç-gereçlere dokunmaktan çekindim. Baktım herkes deneyleri yapıyor, ben de giriştim. Yaptıkça hem çok eğlendim hem de yıllardır zor anladığım bilgileri görerek kolayca kavradım. Dünyanın çeşitli ülkelerinde benzer parklar varmış. İnternetten araştırıyor, onları da görmek, kafamdaki teorik bilgileri pratiğe dökmek istiyorum.”

Ayten Ütücü (17): “Küçükken astronot olmak istediğimi söylerdim hep. Yıllar ilerledikçe pilot olmaya karar verdim. Sonra ondan da vazgeçtim. Çünkü çocukluk hayallerim hiçbir doküman, aktivite ile beslenmedi. Bilim parkını hayallerimden vazgeçtikten sonra gördüğüm için çok üzgünüm. Eğer daha önce böyle bir ortamda bulunsaydım eminim ki hâlâ astronot olmak isteyecektim. Bilim parklarının yaygınlaştırılması, çocuk ve gençlerin ufkunun açılması lazım. Ama biz hâlâ ‘En çok hangi meslek para kazandırır?’ sorusunu sorup geleceğimizi bunun üzerine inşa ediyoruz.”