Okul öncesi çocuklarında arkadaş ilişkisi

İliskiler
  Akran ilişkileri hayatın ilk yılları ile başlar ve sonraki yaşantımız, ilişkilerimiz için temel oluşturur. Anne ve baba haricinde, yenidoğan-bebek ve çocukların kendilerini aynaladıkları; yani ...
EMOJİLE

 

Akran ilişkileri hayatın ilk yılları ile başlar ve sonraki yaşantımız, ilişkilerimiz için temel oluşturur. Anne ve baba haricinde, yenidoğan-bebek ve çocukların kendilerini aynaladıkları; yani hangi davranımlarının olumlu, hangilerinin olumsuz algılandığı ya da hangi koşullarda kimlerden nasıl kabul gördükleri, güzel ya da çirkin oldukları gibi içsel edinimleri akranların gözleridir. Dolayısıyla sağlıklı çocuk yetiştirmenin temellerinden biri, çocuğunuzun arkadaş edinebileceği koşullar sağlamanızdır.

Bebeklik döneminde aile/ev ortamında edinilen, zaman geçirilen arkadaşlıklar 2-6 yaş arası yerini okul öncesi kurumlarında birlikte olunan arkadaşlıklara bırakır ya da bu arkadaşlıklarla beraber zenginleşir. Okul öncesi dönem yılları, çocukların sosyal beceri kazanımları edinebilmelerine olanak sağlar. Çocuklar bu yıllarda, gelişim dönem özelliklerine (yaşlarına) bağlı olarak farklı çerçevelerde ilişkiler edinir-kurarlar.

Çocuklar nasıl arkadaş edinirler?

Arkadaş ilişkileri yaş ve cinsel kimliğe göre farklılık gösterir çoğunlukla. Örneğin, 2-3 yaş arası cinsel kimlik, arkadaş tercihi adına önem teşkil etmezken, 3-4 yaş arası hemcinsler ile kurulan, gerçek yaşam içerisindeki gözlemlerini pratik ettikleri oyunlar revaçtadır. 5-6 yaşlarda ise (yoğunlukla 6 yaş) karşı cinse ilgi artamaya ve oyunlar birlikte kurulmaya başlar. Ve hatta 4-6 yaş arası, okul sonrası evde anne ve babalar çocuklardan ‘sevgi’, ‘aşk’ gibi kavramları işitmeye başlarlar.

Bir yenidoğan 2 yaşa kadar, karşısında oynanan oyunlara eşlik etmezmiş ya da tepkisizmiş gibi algılanırken, aslında çıkardığı farklı tonlardaki sesler, jest ve mimikleri ile sürece dahildir ve bu esnada hızla birçok şeyi de beraberinde öğrenir.

2 yaş itibari ile anne ve babalara ‘bebekleri’ daha bir ’çocuk’ görünmeye başlar. Öyledir de zaten. 2 yaş çocuğunun sözel ya da sözel olmayan yollarla duygularını anne baba veya öğretmenine ifade ettiği sevdiği/sevmediği arkadaşları vardır. Ama bir bakarsınız ki ev ve/veya okul ortamında ‘sevdiği’ arkadaşları ile yan yana olduklarında bile ayrı köşelerde ayrı oyunlar oynarlar. Bunun sebebi, bu yaş çocuklarının daha ‘birlikte oynama’, ‘oyun kurma’, ‘-mış gibi yapma’ gibi soyut düşünmeyi gerektirecek evrede olmamalarıdır. Onların aynı odada farklı oyuncaklarla ayrı köşelerde oynaması normal ve sağlıklıdır.

2,5-3 yaş arası çocuklar çoğunlukla hemcinsleri ile aynı oyunu, yan yana ama aynı bağlama olmadan oynarlar. Örneğin iki kız çocuğu markete gitme sahnesi üzerinden oyunlarını saatlerce sürdürebilirler ve fakat sahnede karşılıklı konuşmalar yer almaz.

4 yaş itibari ile artık imajinal (soyut düşünme gerektiren) oyunlar sahnelenir ve geriye kalan, gelişen bilişsel kapasite ile birlikte oyun içeriklerinin zenginleşmesi, arkadaşlıkların daha fazla duygusal element barındırmaya başlayacak olmasıdır.

4 yaşa kadar akran ilişkilerinde kimi zaman ebeveynleri tedirgin eden problemler genellikle itme, vurma, ısırma, kötü söz söylemedir. Ebeveynler ya çocuklarının zarar görmesinden ürker ve ‘diğer’ çocuktan şikâyetçi olurlar ya da sergilenen ‘olumsuz’ davranışı kendi çocuklarının da öğrenebilme ve sergileme olasılığını düşünür, paniklerler.

4 yaşta artık akranlar arası problemler de farklılık göstermeye, duygusal süreçler gündeme gelmeye başlar. Oyunlarda dışlanmalar, oyunlarda ‘rol’ler için yaşanan tartışmalar sonrası oluşan kırgınlıklar ve ebeveynlere yakınmalar, şikâyetler vb.

Peki tüm bu aşamalarda hem çocuğunuza duygusal destek verebilmek hem de sağlıklı sosyal gelişimine olanak tanımak adına siz anne ve babalar neler yapabilirsiniz?

Çocuklarının arkadaş ilişkisinin gelişmesine destek vermek için anne babalara öneriler

Öncelikli olarak çocuklarınızın, sizlerin mevcudiyetinizde yalnız kalabilir olmaları için çaba sarf edin. Her saniye ev içersinde kendinizi feda edercesine oyunlar oynamak zorunda değilsiniz. Bırakın kendini oyalamayı öğrensin.

Güvenli bir ilişkiniz olması için çaba sarf edin. İlk tanıdığı insanlar, sizler ile olan ilişkilerini ve bu ilişkiye dair hissiyatlarını genelleyecek ve diğerleri ile bu doğrultuda iletişime geçecekler, unutmayın!

Çocuklarınızla keyifli zaman geçirin fakat sürekli yapılandırılmış etkinlikler sunmayın önlerine, bırakın hayal dünyaları zenginleşsin. Bu sayede oyun kurma becerisi geliştirebilirler ancak. Ve unutmayın ki ‘iyi oyun kurucu’ olmak, arkadaşlar arasında ilgi çekici bir özelliktir.

Çocuğunuza değer verin. Böylece diğerlerinin de önce eleştirel değil, kabul ederek kendisine yakınlaşabilir oluşuna olanak tanıyabilir olsun.

Bebeklik itibari ile akranı olan ortamlarda sık zaman geçirin.

2-3 yaş itibari ile (hele de çalışan bir ebeveynseniz) benim önerim, mutlaka güvendiğiniz bir okul öncesi eğitim kurumuna kayıt yaptırın.

Sokakta, parkta, komşuda ve sonra da okulda olan arkadaş problemlerini size aktardığında dinleyin, ama büyütmeyin. Bırakın okulda kendisi bir çözüm bulmaya çalışsın. Ya da evde sohbet esnasında, çözmek için neler yapabileceğini kendisine sorun ve beraber çözüm yolları arayın. “Ben yarın konuşurum hepsiyle” demeyin. Öğretmeninizle konuşacak olsanız dahi, bu, çocuğunuzun bilmesi gereken bir süreç değil.

Herkes herkesi sevemez ve beğenemez. Önce buna siz inanın. Elbette okulda çocuğunuzun sevmediği ya da onu sevmeyen arkadaşları olacaktır, bu insani bir durum. Çocuğunuzla ilgili bir problem değil.

Hafta sonu aktiviteleriniz AVM gezmek yerine sanat ve spor içerikli olsun. Okulda anlatacağı malzemelerinin olması onun için avantaj sağlayacaktır.

Eğer ki çocuğunuz uzun bir dönem boyunca mağdur edilmemişse (zorbaca davranışa), sürekli bir tehdit değilse karşınızdaki tablo, çocuklar tartışır, çarpışır, iter ve kakarlar. Olayları büyütmeyin, karşı tarafı canavar ilan etmeyin. İnanın her çocuk benzer davranımları sergiliyor ve bu süreç uyum problemi yaşanmadığı takdirde oldukça sık gözlemlenen, normal bir süreçtir./pudra.com