‘Babamdan Öğrendim’

İliskiler
Anneler daha çok şefkatle özdeşleştirilir, baba ise hayatımızda daha çok mantığın figürüdür sanki. Ailede anne başımızı okşayan tarafken; baba öğüt veren, yol gösteren taraftır. Belki de bunun için ço...
EMOJİLE

Anneler daha çok şefkatle özdeşleştirilir, baba ise hayatımızda daha çok mantığın figürüdür sanki. Ailede anne başımızı okşayan tarafken; baba öğüt veren, yol gösteren taraftır. Belki de bunun için çocukların babaların sendelemesine, yıkılmasına pek tahammülleri yoktur aslında. Bu yüzden bazen hiç kolay değildir baba olmak. Her zaman dimdik ayakta durmak, çocuklara örnek olmak gerekir. Bazen babaların verdiği bir öğüt, bir ders, çocukların hayatının akışını kökten değiştirir. İşte Hürriyet gazetesinde yayımlanan, ünlü isimlerin babalarından aldıkları en önemli hayat dersileri.

DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN: (Akademisyen/yazar)

Deniz Ülke Arıboğan, akademisyen ve köşe yazarı. Babası Türkiye tarihine damgasını vuran istihbaratçılardan Mahir Kaynak. Tutarlı ve hatta bazen kulağa otoriter gelen üslubuyla Deniz Ülke Arıboğan da babasının kızlarından.

Babamdan aldığım en önemli ders ‘çözüm için her zaman iki şıktan daha fazlası olduğu’ sanırım. Genellikle iki seçenek arasında sıkışan hayatımızın üçüncü yola olan ihtiyacını ve görünmeyen seçenekleri keşfetme arzusunu babamdan aldığımı sanıyorum. Bu yaklaşım bana standart kalıplar çerçevesinde taraf olmamam gerektiğini ve yaşamda görünen resimden çok daha fazla ayrıntının bulunduğunu da öğretti. Bakmakla görmek arasındaki farkı fark ettim ve derin analiz metodunu gündelik yaşam pratiğimin içerisine de soktum. Karşımdakine empati duymam, tez-antitez ilişkisini kavramam ve çatışma yerine uzlaşma aramam benim için çok belirleyici oldu.”

18. yaş günümde aldığım mektubu unutamıyorum
TUNA KİREMİTÇİ (Yazar)

Tuna Kiremitçi, hassas ve duygusal yönleriyle tanınan bir yazar. Anlaşılan hem duygusal hem de yaratıcı tarafını babası Ömer Kiremitçi’den almış. Şimdi hayatta olmayan babasının 18’inci yaşgününde Tuna Kiremitçi’ye yazdığı mektup; çok temel bir hayat dersi olmasının yanı sıra Kiremitçi’nin üslubunu kimden aldığının da kanıtı.

Biz erkekler, babamıza benzememek için elimizden geleni yaparız. Ama yaşımız ilerledikçe aynaya her baktığımızda, bulduğumuz benzerliklerin sayısı şaşırtıcı bir şekilde artar. Günün birinde bununla yaşamayı, hatta bu yüzden mutlu olmayı öğreniriz. Bu da genellikle kendi babalığımız başladıktan sonra olur. Babalık temelde bir insanlık durumudur, komik ve trajik tarafları vardır. Biz de gençken trajediye, yaş ilerledikçe komediye meraklı oluruz, haliyle. ‘Hayatı anlayabilmek için de kendimizi her sabah taze gözlerle görmemiz gerekir; tıpkı kapımıza bırakılmış gazeteye bakar gibi’. Bu cümle, babamın bana on sekizinci yaşım şerefine yazdığı mektuptan bir alıntı. Aynı zamanda ondan geriye kalan en ilginç şey. O sırada yatılı okuldaydım ve yanımda olamamanın verdiği üzüntüyle, bana uzun bir mektup yollamıştı. Düşünüyorum da, evet, aslında tek bir cümle kalmış babamdan. İnşallah o cümleyi oğluma ulaştırırım. Her sözcüğünün benim için ayrı anlamı var çünkü.”

Aldığım en önemli ders mütevazılık
CAN ÖZ (Yayıncı)

Can Öz’ün babası, Erdal Öz Can Yayınları’nın kurucusu. Can Öz babasının izinde, kendi adını taşıyan yayınevinde çalışıyor.

Babamdan aldığım ders ise oldukça kısa ve bir o kadar da net. Öğrendiklerim arasında sanırım en önemlisi alçakgönüllülüğün insanı nasıl güzelleştirdiği oldu. Ama yeterince alçakgönüllü olsam herhalde bu soruyu yanıtlamaktan kaçınırdım.

Ne olursan ol en iyisi ol
DOĞUKAN MANÇO (Mühendis)

Barış Manço “7’den 77’ye” programını hazırlarken, tüm çocuklar için tanıdık, bir tür milli baba figürü gibiydi. Barış Manço’unun büyük oğlu Doğukan Manço da babasının kendisi ve kardeşiyle yaşıt olan herkese önemli hayat bir hayat dersi verdiği görüşünde.

Babam her zaman bana da kardeşime de ‘Oku oğlum ne bulursan oku. Kitap, dergi veya dini yayın hiç fark etmez. Oku ve bil’ derdi. Bir de sadece bize değil tüm çocuklara verdiği en önemli ders, her zaman ‘Ne olursan ol, istersen marangoz ol ama en iyisi ol’ demesiydi. Bu nedenle ben de kardeşim de her zaman ne yaparsak yapalım en iyisi olmaya çalışıyoruz.

Saygısız olmadan dikbaşlı olabilmeyi öğrendim
SİNAN AKÇIL (Müzisyen)

Besteci Sinan Akçıl, müzisyen Saim Akçıl’ın oğlu. Sinan Akçıl’a göre zaten babasından aldığı dersler bir yandan genetik kodlarında yazılı. Ne de olsa, Saim Akçıl’ın hem kanından hem de canından bir parça.

Bana babam tarafından verilen en büyük hediyeler tabii ki somut değil soyut ve hayat boyu kalıcı hediyeler oldu. Babam Saim Akçıl’ın bana teslim ettigi en büyük genetik hediye, saygısız olmadan dikbaşlı olabilmeyi bana göstermesi. Kendinden emin, yeteneğine ve Allah’ n sınırlı insana verdigi özelliklere sıkı sıkı tutunarak kendi yolunda ilerlemiş bir adam olabilmeyi ondan gördüm. Hayatım boyunca kendime ait bir dünya kurarak mesleğimden ve ideallerimden hiç kimse ya da hiçbir zorluk adına vazgeçmemeye söz verdim. Çocukluğumdan beri her Babalar Günü’nde bu sesleri bana duyurduğu için babama tekrar teşekkür ediyorum.

Adam gibi adam olmayı öğrendim
BARIŞ DİNÇEL (Aktör)

Tiyatrocu Barış Dinçel de babasının izinden gidenlerden. Baba-oğul ikisi de sahne tozu tutkunu, ikisinin de hayatı tiyatro.

Benim için babam Barış Dinçel bir babadan fazla, hayatta ve meslekte ustam. İçimdeki küçük çocuğu hiç kaybetmeden adam gibi adam nasıl olunur’u bir usta-çırak ilişkisi kıvamında öğretmiştir. Olmadığı her gün daha da özleyerek…

Hayallerinin peşinden git demişti
ERGÜN ZORLU (Milli tenisçi)

Ergün Zorlu, Türkiye’yi yurtdışında başarıyla temsil eden milli tenisçilerimizden. Babası Mustafa Zorlu tenisçi değil ama ona rağmen sahalardaki performansında katkısı çok büyük. Çocukken babasının Ergün Zorlu’ya verdiği bir ders, şimdi O’nu Türkiye’nin önde gelen raketlerinden biri yapmış.

Babamdan aldığım en önemli ders, hayatla ilgili söyledikleri. Bana hayallerimin peşinden koşmayı öğretti. Belki de bu yüzden teniste bu noktaya geldim. 11 yaşındayken bir turnuvada ilk turda elenmiştim. Hiç unutmuyorum, çok üzülmüş ve ağlamıştım. O kadar büyük hayal kırıklığına uğramıştım ki, tenisi bırakmaya karar vermiştim. İşte o zaman babam bana hayatımın konuşmasını yaptı. Bana ‘Bu sporu seviyorsun asla bırakma. Sürekli hayal kur ve hayallerinin de sonuna kadar peşinden git’ dedi. O zamandan beri her zaman hayallerimin peşinden gidiyorum.

Babam hayattan tapi kalkmayı öğretti
CENGİZ BEKTAŞ (Mimar)

Türkiye’de mimari denince akla gelen isimlerden Cengiz Bektaş. Bektaş’ın ulusal ve uluslarası düzeyde 25’in üzerinde ödülü var. Şimdi tek amacı babası Hacı Halil Bektaş’tan aldığı dersle hayattan ‘tapi’ kalkmak.

“Babam Türkiye’de bir ilkokul binası yaptırıp devlete armağan eden ilk insandı. Babamdan sonra böyle 125 okul binası daha yapıldı. O zaman ‘Kimse eğitimle ilgilenmiyor, belki ders olur’ demişti. Okul binası tamamlandı, daha sonra da vefat etti zaten. Ama babam asıl dersi bana ölümüyle verdi. Denizlili’ydi. Ölmeden önce eşraftan birilerine kasa bırakmış. Anahtarlar kardeşlerimde. Kardeşlerim de bu kasayı açma görevini bana verdi. Kasayı yalnız açmak istemedim. Yanıma da iki kişi aldım, kasayı açmaya gittim Denizli’ye. Açtığımda kasanın içi tertemizdi, hiçbir şey yoktu. Kardeşlerim içinde bir şey olduğunu ummuştu belki. İşte bu bana hayattan ‘tapi’ kalkmayı öğretti. Hani vardır ya kumarda ‘tapi’ kalkmak tabiri. Ne alacağınız vardır ne vereceğiniz. Boş sandık bu demekti. Çünkü belki içinde içinde 10 milyar para olsa, ‘Vah zavallı biriktirmiş biriktirmiş, yiyemeden gitti’ diyecektim. İşte ben de o günden bu yana hayattan tapi kalkmaya uğraşıyorum.”