‘Anneliğin’ Zaman Tüneli

Evlilik
‘Annelik halleri’ insanlık tarihi boyunca şekilden şekle girdi. ‘Fazla’ çocuğun terk edildiği antik çağlardan, gaz çıkarma becerisinin ve emzirmenin sanat olarak görüldüğü vaki...
EMOJİLE

‘Annelik halleri’ insanlık tarihi boyunca şekilden şekle girdi. ‘Fazla’ çocuğun terk edildiği antik çağlardan, gaz çıkarma becerisinin ve emzirmenin sanat olarak görüldüğü vakitlere, değişen annelik mitleri…

İçinde yaşadığımız şu dönem, anneler için ne kadar zor! Bir tarafta annenin para kazanma ihtiyacı diğer tarafta annesine tam zamanlı ihtiyaç duyduğu söylenen çocuk. Bir tarafta altı ay emzirmeyi alkışlayanlar, diğer tarafta bir yaşında memeden kestiği için anneyi kınayanlar. Çocuğun kreş hayatıyla tanışması gerektiğini savunanlar ve kreşe göndermenin ‘çocuğu başından savmak’ olduğunu söyleyenler. Çocuğunu ekolojik besleyip, ekolojik beslemeyenlere acıyanlar… Anne olmak yetmiyor, ‘iyi anne’ olmak gerekiyor. Sorun şu ki, iyi annelik üzerindeki fikir farklılıkları şaşırtıyor, endişelendiriyor ve isyan ettiriyor.

Boston Üniversitesi profesörü, psikolog Shari Thurer, ‘Annelik Mitleri’ (Myths of Motherhood: How Culture Reinvents the Good Mother) adlı kitabında Batı toplumunun tarih içinde iyi annenin tanımını nasıl dönüştürdüğünü anlatıyor. Taş devrinden günümüze toplumun anneyi ve çocuğunu konumlandırmasını irdeleyen Thurer, ideolojilerin nasıl bir uçtan diğerine savrulduğunu gözler önüne sermiş. Gelin, zaman içinde bir yolculuğa çıkalım…
  
 TAŞ DEVRİ ANNESİ: EN DOĞAL ANNE
Dürtüleriyle hareket etmenin, benmerkezci yaşamanın sorun olmadığı tek çağ, Taş Devri. Bu dönemde insanoğlu, hiçbir psikolojik çatışmayla karşı karşıya değil. Yemekse yemek, sevişmekse sevişmek, ensestse ensest, öldürmekse öldürmek! Vicdan sızlatması beklenen hiçbir yasa, etik değer yok. 
 
NEOLİTİK ANNE:  EN ŞANSLI ANNE?
Neolitik dönemle hayatımıza ‘edep’ kavramı girmeye başlıyor. Bir inanışa göre bu dönemde anaerkil toplumların aileleri, sonraki dönemlere kıyasla epey farklı sosyal dinamikler içinde yaşıyor. Çoğu bilim insanı, en eşitçi çağın neolitik çağ olduğu düşüncesinde. Ne yazık ki M.Ö. birinci yüzyıldan itibaren, hâlâ geçerli olan kadın düşmanlığı ortaya çıkıyor ve işler değişiyor… 
 
KLASİK DÖNEM ANNESİ:  NARSİST ANNE
Kız-erkek, sağlam-sakat fark gözetmeden tüm çocuklarımızı bağrımıza basarız. Ama klasik dönemin annesi, sadece seçilmiş çocuklara bakmakla yükümlü. Kız çocuklar değerli değil, birden fazla kız çocuk doğarsa ‘fazla’ çocuk terk ediliyor! Antik Yunan ve Roma kültürlerinde kadınlar üçüncü sınıf vatandaş muamelesinden dolayı kötü bir ruh halinde, hüsranlarını ister istemez de çocuklarına yansıtıyorlar. Bu narsist kişilik bozukluğundan babalar da nasipleniyor. 
 
ORTAÇAĞ ANNESİ: KUTSAL ÇOCUĞUN DOĞUŞU
Hazreti İsa’nın ortaya çıkışıylaçocuklara özel bir ilgi oluşmaya başlıyor. Ne de olsa İsa, dünyaya çocuk olarak geliyor… 1000’li yıllarda çocuklar için artık oyuncaklar satılıyor; Noel ve başka dini günler özellikle çocuklara bayram olması amacıyla kutlanıyor. 
 
MODERN ANNE: ŞU ANNELİK İÇGÜDÜSÜ DEDİKLERİ
19’uncu yüzyılda Darwin, kadınların biyolojik açıdan daha zayıf olduğu tezini ortaya koyuyor. Toplum bu bilgiden kendine göre çıkarımlar yapıyor: Kadınların erkeklere göre üstünlük sağladıkları yegâne alanın, çocuk doğurma özellikleri olduğu düşünülüyor örneğin. ‘Annelik içgüdüsü’ politik bir söylem olarak ortaya atılıyor. “Kadınlar bebek, erkekler orgazm ister!” söylemi, eşlerini evlerine bağlamak ve aldatılmanın önüne geçmek isteyen erkekler tarafından benimseniyor. Kadın ve cinsellik yan yana getirilemeyen iki unsur haline geliyor. Bir kadının seks istemesi mi? Ne şuursuzca! Annelik içgüdüsüne dair bilimsel bir, iki veri de paylaşalım: ‘İçgüdü’nün hayvanlar üzerinde bile henüz kanıtlanmışlığı yok: Marmoset maymunlarının dişileri çocuklarına bakmıyor, bu görevi daima cinsin erkekleri üstleniyor. Uzmanlar günümüzde anneliğin bir ‘içgüdü’ değil, hamilelik ve doğumla birlikte öğrenilen bir ‘güdü’ olduğu fikrine daha yatkınlar. 
 
20. YÜZYIL ANNESİ: BİLİMSEL ANNE
İçine doğmuş olduğumuz yüzyılda bilimin hızla gelişmesiyle dikkatler uzmanlara yöneldi. Uzmanlar çocuğa zarar vermeden onunla iletişim kurmayı, doğru emzirmeyi, doğru gaz çıkarmayı irdeledi. Ancak bu girişimler kimi anneler tarafından fazla ‘motamot’ okundu: Sağduyularını arka plana iterek ‘kitap anneliği’ yapmayı yeğleyen bu anneler için aslında çok basit olan işlemler zorlaştı: Emzirmenin saatleri aksatılmamalıydı; gaz çıkarmak adeta sanattı… Çocuğun verdiği sinyalleri dinlemek, akla gelmez oldu. Bu ve başka gelişmelere isyan edenler feminist düşünceyi geliştirerek yüzyıla damgalarını vurdular. 
 
GÜNÜMÜZ ANNESİ: EMPATİK ANNE
Ne var ki çocuğuna çok emek ve vakit harcaması gereken ‘iyi anne’ ile “Çocuk da yaparım kariyer de!” diyen anne aynı kişi olamıyordu. Uzmanların, çocuğun bedensel ve ruhsal sağlığından annenin sorumlu olduğunu keşfetmeleri, anneler için ‘endişe çağı’nın başlangıcı oldu. Artık çocuğun yaşadığı sorunlardan anne sorumlu tutuluyordu. Aslında bunun tek sorumlusu olacaksa, bu Dr. Spock olabilir…
Spock, başta bir kadının tüm mesaisini çocuğuna vermesi gerektiğini savunmuşsa da zaman içinde tam zamanlı anneliğin kadının ruh sağlığını bozduğunun farkına varmıştır. Spock, çocuğa anlayış gösterme sanatının da mimarıdır. Her yaklaşımda aşırıya kaçıldığı gibi Dr. Spock’un bu yaklaşımı da ‘kral çocuk’ların türemesine yol açar.
 
Anlıyoruz ki ‘iyi anne’nin tanımı zaman içinde değişkenlik göstermiştir. Thurer, çocuk yetiştirme konusunda uç örneklerin bilimselden ziyade toplumsal baskılar sonucu yapıldığını kanıtlıyor. Ancak iki önemli veri hiç değişmemiş ve bilimsel olarak da kanıtlanmış:
Annenin, çocuğun hayatının ilk dönemlerinde ruh ve beden sağlığında çok önemli rol oynadığı,
Annenin, bebeğin doğumundan itibaren onunla bağını zaman içinde zarif ve yumuşak bir şekilde çözmesi gerektiği.
Bu iki unsur dikkate alınmalı ve ‘bağ gevşetme’ zaman içine doğru biçimde yayılarak uygulanmalıdır. ‘İyi’ anneliğin tek gerçek kıstası budur, gerisi teferruattır!

Radikal